Her sene kopartılan yaygara bu sene kopartıldı ve “Bizim kültürümüzde yılbaşı kutlama yoktur. Müslüman noel kutlamaz.” diyerek yeni yılın gelişini kutlayanlara hakaret etmeye başladılar. Sokaklardaki çam ağaçlarına, süslemelere saldıran birkaç ruh hastası bile çıktı. Müslümanlar Hz. İsa’yı peygamber olarak kabul ediyorsa, onun doğum gününü de kutlamalıdır aslında. Bu ayrı bir mesele ama Noel ve yılbaşı birbirinden farklı tarihler ve farklı kavramlardır zaten.
Bizim kültürümüzde neyin olup neyin olmadığını anlatmak için birkaç basit örnek verelim.
Bundan bin sene öncesine gidersek Türkler arasında İslam ve Arap adetleri bilinen bir şey değildi. Bugün kültürümüzün ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bundan beş yüz sene öncesine gidersek, kandil geceleri diye bir şey yoktu Türk kültüründe. Bugün yine kültürümüzün ayrılmaz bir parçası haline geldi. Yüz sen öncesine gidersek, Türkler arasında çay diye bir içeceğin varlığı bile bilinmezdi. Elli sene öncesine gidersek kahvaltı kültürü diye bir şey yoktu yine. Kırk sene öncesine gidersek, bugün şulebaş olarak tabir edilen baş bağlama şekli yoktu kadınlar arasında. Bugün sokaktaki üç kadından biri başını bu şekilde bağlıyor. Daha yakın zamana gidersek sünnet düğünü diye ilkel bir gelenek de yoktu Türkler arasında. Daha da yakın zamana gidersek, tavuk döner diye bir yiyecek yoktu. Bugün kim kalkıp da bizim kültürümüzde tavuk döner, çay vs yok diyebilir?
Bir şey toplumda bir şekilde genel kabul görmüş ve insanlar arasında yaygınlaşmışsa, o artık kültürün de bir parçası haline gelmiş demektir. Bunun faydalı veya zararlı olup olmadığı elbette tartışılır.
Misal kımız Türklüğün ayrılmaz bir parçası ve bağrından çıkan bir içecek olduğu halde, bugün artık Türkiye Türklerinin kültüründe yoktur. At etini diğer Türk halkları iştahla yerken, Türkiye Türkleri bu kültürü de uzun zaman önce bırakmıştır. Yüz sene öncesine kadar konar göçer yaşam ve kıl çadırlar son derece yaygınken, bugün ortadan kalkmıştır.
Yine Türkistan Türklerinde evlilik için yedi kuşak akraba olmama şartı aranırken, Türkiye’de akraba evliliği son derece yaygındır.
İnsanın bulunduğu coğrafya, temas ettiği halklar, yöneticilerinin dünya görüşleri, etkilendiği toplumlar, değişen yaşam şartları vs etkenler yüzünden kültür sürekli değişim gösterir.
Ayrıca sizin bir kültürünüz de yok. İnsanların gülmesine, eğlenmesine, bir arada vakit geçirmesine toptan kaşı ve düşman bir kitlesiniz. Müziğe, resme, heykele, sanata düşmansınız. Madem bir kültürünüz var, kaç tane sanatçı yetiştirdiniz? Hangi sanat dallarında herkese örnek olacak değerleriniz ve değerli insanlarınız var?
İnsanların senede bir gün bir araya toplanıp, dertlerinden uzaklaşması, birbirine hediyeler alması ve gönlünce eğlenmesi sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? ki herkes alkol de kullanmıyor bu gece. 31 Ocak akşamı markete giden herkes görür ki gayet mütedeyyin insanlar bile çekirdeğini, cipsini, kolasını alır evine gider. Bunların anlattığı gibi laik kesimin kutladığı ve sahiplendiği bir şey de değildir. Türk milletinin ortak bir günüdür bu gün.
Bunu hazmedemedikleri için bir de 1 ocak Mekke’nin fethi diye bir şey uydurdular sırt insanları rahatsız etmek için. Normalde bu tarih 10-11 Ocak. Bu Arapların takvimi sabit bir takvim midir ki her sene aynı tarihte kutluyorsunuz? Öncesinde de Kutlu Doğum diye bir şey uydurmuşlardı. Örmeğin Ramazan ayı, Kurban bayramı gibi dini günler her yıl Arap takvimine göre 10 gün geriye giderken, Kutlu Doğum Haftası hep aynı hafta kutlanıyordu ve ne hikmetse tam da 23 Nisan haftasına denk geliyordu. Fethullah’la araları açıldıktan sonra bu haftayı kutlamayı bıraktılar neyse ki.
Türkiye’de her yıl Mekke’nin fethi kutlanıyor ama herhangi bir Arap ülkesinde Çanakkale Zaferi, İstanbul’un fethi, Malazgirt Zaferi vs. kutlanmıyor. Zaten kutlanmasına gerek de yok. Tam aksine onlar Türkleri işgalci ve sömürgeci olarak görüyorlar. Bağımsızlıklarını Türklere isyan ederek kazandıkları için bununla gurur duyuyorlar. Kendi ülkelerindeki Türklere ait izleri silmeye çalışıyorlar. Bugün Filistin de dahil olmak üzere çoğu Arap ülkesinin kullandığı bayrak, Osmanlı’ya karşı İngiliz destekli Arap isyanının sembolü olan bayraktır.
Bizdeki Osmanlıcı geçinen tayfa bu bayrakları evlerine, iş yerlerine, arabalarına asmaktan büyük keyif alıyorlar. Bu mu kültürünüz?
Bir de kendilerini tanımlarken muhafazakar ve mukaddesatçı olarak tarif ediyorlar. Tam olarak neyi muhafaza ediyorsunuz?
Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” hadisini örnek gösteriyorlar yeni yıl kutlayanlara. Siz kime benziyorsunuz mesela? Hz. Muhammed ve Ebu Cehil farklı kıyafetleri mi giyiyorlardı? İslam’la birlikte bütün Müslümanlar eski adlarını bırakıp yeni adlar mı aldılar yoksa putperest dönemlerinden kalan isimlerini kullanmaya devam mı ettiler? Takke, takunya, entari, sarık gibi giysiler İslam’la birlikte bir anda mı ortaya çıktı? Ebu Cehil takım elbise veya kot pantolon mu giyiyordu? Bir dini kabul etmek, bütün bir Arap kültürünü de din zannedip sorgusuz kabul etmeyi gerektirmiyor.
Araplara ait olan her şeyi dinin bir parçası saymak ve kutsal kabul etmek gibi bir alışkanlığı var bu grubun. Bunların gönlünde, ruhunda, vicdanında Türklüğe dair hiçbir şey kalmamıştır artık. Resmi dilin Arapça olması gerektiğini, Arap alfabesine geri dönülmesini, Arap tarzı giyim kuşamın yaygınlaşmasını savunurlar.
Bugün Türkiye’de kullanılan isimlerin çok büyük bir kısmı Arapça. Günlük hayatta kullandığımız dil, hatta bu yazıdaki çoğu sözcükler, giydiğiniz elbiseler, benzemeye çalıştığınız insanlar hep Araplardan ve onların adet, kültür, gelenek, göreneklerinden geçme. Siz Türk toplumunu Araplaştırmaya çalışıyorsunuz ve buna karşı çıkanları da İslam düşmanı olmakla itham ediyorsunuz.
Hayır, Türklerin büyük bir kısmı Müslümandır ve aşırılığa kaçmayan, son derece uyumlu insanlardır. Selefiliğin, Işid - El Kaide benzeri dinci terör örgütlerinin bu topraklarda tutunamaması ve taraftar bulamaması da bu yüzdendir. Türkler hakikaten güzel bir millettir.
Kimseye benzemeyecek ve kimsenin kültüründen bir şey almayacaksak; kımız içip ok atacak, İslam dinini veya diğer dinleri bırakıp Tengriciliğe geri dönmemiz, çadırlarda yaşamamız, her yere at sırtında gitmemiz ve doğaya son derece saygılı olmamız lazım.
Siz o küfrettiğiniz kavimlerin ürettiği son model arabalarınızı, ağaçları katlederek yaptığınız villalarınızı, marka elbiselerinizi, takılarınızı, mücevherlerinizi, tarikat ve cemaatlerinizin çöreklendiği devlet kurumlarını, sahip olduğunuz ayrıcalıklarınızı bırakabilecek misiniz?
Varın siz kutlamayın bize ne? Siz de kutlayanlara laf etmeyin. Yeni yıl kutlama adeti artık Türk milletinin kültürünün bir parçası haline gelmiştir ve yasal güvence altındadır aynı zamanda. Kanunlarımızda açıkça belirtildiği üzere 1 Ocak resmi tatil günüdür.
Bunların asıl sıkıntısı yeni yıl kutlaması değil, ellerindeki bunca güce rağmen Türk milletini hala Araplaştıramamış olmalarıdır. “Siyasi hegemonyanızı yıktık, kültürel hegemonyanızı da yıkacağız” diyen bir karakter vardı. Yıkamazsınız kardeşim. Çünkü sizin bir kültürünüz yok. Bize kültür diye dayattığınız şey başlı başına bir Arap emperyalizmi.
0 Yorumlar