Dün gecenin geç saatlerinden birinde Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini açıkladı. Onaylanalı 10 yıl olmasına rağmen uygulanmadığı için kadınlara yönelik taciz, tecavüz, şiddet, cinayetin her gün biraz daha arttığı ülkemizde artık kadını savunacak bir sözleşmesi de yok.
"İstanbul Sözleşmesi nedir?"kısaca açıklayalım.
- Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.
Hukukçuların söylediğine göre meclis tarafından onaylanıp
yürürlüğe giren uluslararası bir antlaşma, Cumhurbaşkanı tarafından feshedilemez.
Yine meclisin onayı lazım sözleşmeden çekilebilmek için. Burada sorulması gereken
soru ise hangi hukuk? Ülkede hukuk adına bir şeyler kalabildiğini, yargının
bağımsız kararlar alabildiğini, hâkim ve savcıların karar alırken iktidarın
baskısı altında karar vermediğini savunabilmek, yargının durumuna bakınca zor gibi görünüyor. CHP kararı Danıştay'a götüreceğini duyurdu fakat buradan da bir sonuç beklememek lazım.
Sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olduğumuz gibi, ilk ayrılan ülke de olduk. Burada sözleşmenin içeriği, kapsamı vs konulardan çok daha önemlisi; iktidar, tarikat ve cemaatlere, gerici yapılara boyun eğmek zorunda kalmıştır. Sözleşmeye karşı olan gericileri ilk başlarda ciddiye almamışlar hatta sözleşmeyi en çok savunanlardan birisi de AKP'nin derneklerinden birisi olan KADEM ve başkanı Sümeyye Erdoğan'dı. Nitekim onlar da geri adım atmak zorunda kaldılar. Sonuç olarak gericiler hükümete karşı bir zafer kazanmış oldular ve şu anda bunun sarhoşluğu içerisindeler.
Bir başka şey ise, hükümetin trol gruplarından birisi olan
Misvak Caps adlı komik olmayan karikatür hesabının, bu kararı resmi gazete ve
Cumhurbaşkanlığı hesaplarından bir saat önce paylaşması oldu. Belli karar ilk önce onlarla paylaşıldı. Öyle ki, İslamcı
kesim yıllardır İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için AKP’ye baskı yapıyor.
Bu sözleşmeye karşı olanların, sözleşmeyi okmuş olmaları mümkün değil çünkü bırakın
sözleşmeyi, herhangi bir şeyi okumuş olsalar yani bir okuma kültürüne sahip
olsalar bu tür fikirleri zaten savunmazlar. Onların istediği tek şey, Türkiye’yi
medeniyet ve uygarlığın değil, bedevi kültürünün hakim olduğu bir ülke haline
getirmek.
Sürekli daha fazlasını isteyecekler. İslamcılara göre kadınlar çok fazla hayatın içerisindeler. Bir sonraki adımda Medeni kanunun değiştirilmesi talep ederler, dört eş alabilmek ve kadınları tamamen eve kapatabilmek için.
İlginç bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nin kalkmasına
sevinen kadınlar da var. Türkiye’de kadınları ve kadın haklarını savunan tek
şeyi de kaybettin, sen neden seviniyorsun? Erbakan hayattayken şeriatı savunan
bir kızı vardı. Babası öldüğü zaman dini kanunların kendisine verdiği mirası
kabul etmeyip yine Medeni Kanun’a sığındı. İslam hukukunda mirastan erkeğin
yarısı kadar pay alması gerekirken kabul etmeyip mahkemelik oldular. Aynı şey
şahitlik için de geçerli. İki kadının şahitliği, bir erkeğin şahitliğiyle aynı
sayılıyor. Tek başına şahit bile olamıyorsun. Bir erkeğin dördüncü karısı olarak,
hiçbir sosyal haktan yararlanmadan bir ömür kara peçe arkasında yaşamak mı
istiyorsun?
Bizdeki gerici güruhun çok özendiği Suudi Arabistan'da kadınlar yanlarında erkek olmadan sokağa bile çıkamıyor. Çalışmak, meslek sahibi olmak, sosyal faaliyetler zaten yok. Ehliyet alma hakkı bile bir sene önce verildi.
Aklı başında olan herkes, Arapların ve Müslümanların
çoğunlukta olduğu ülkelerin örnek alınacak bir yanı olmadığını görür. Öyle
olduğu içindir ki, burada şeriat çığırtkanlığı yapanlar bile sıkıştığı zaman
yine Avrupa’ya, Amerika’ya kaçarlar. Tatile gidecekleri zaman Suudi Arabistan’ın
çöllerini değil, kafir dedikleri ülkelerin kumsallarını seçerler. Gittikleri
yerlerde de yine aynı çığırtkanlığı yaparlar. Var olma amaçları hayatı
güzelleştirmek değil cehenneme çevirmektir.
18 yıldır ansızın değişen ve itiraz edemediğimiz her şey
gibi bunu da kabulleneceğiz. Çünkü ülkede muhalefet adına hiçbir şey
bırakılmadı. Basın yayın organlarının hemen hepsi ele geçirildi, muhalif gibi
gözüken partiler muadil hale getirildi, toplum hazırlandı. Bu ülke sınırları
içinde yaşamamış olsak yazacak çok şey var ama yazdığınız zaman da “Silivri
soğuktur” esprisinin gerçekleştiğini gördüğünüz için artık kimsenin direnci de
kalmadı.
0 Yorumlar