Türk Milleti bu konuda gerçekten çok rahatsız. Milliyet kavramına karşı olan İslamcı bir kesim var, onlar da Türk Milletinden sayılır mı tartışmak lazım.
Ülkemizde beş milyona yakın göçmen var. Yüzde doksan küsürü de Suriyelilerden oluşuyor. Vatanı her çeşit terör örgütünün saldırısı altındayken arkasına bile bakmadan kaçan insanlara, canını dişine takarak bu yurdu düşmanlardan temizlemiş bir millet olarak kucak açıyoruz. Neden?
Kadın, çocuk, yaşlı olanlar elbette insanlığın bir gereği olarak alınabilir fakat bu kaçkınların büyük bir kısmı 18-30 yaş grubunda. Bizim ülkemizde Kurtuluş Savaşı'nda liseler bile mezun veremedi, 15 yaşında yiğitleri şehit verdik. Bir kıyas yapmak yanlış olur fakat vatanını bırakıp kaçan insanın bize faydası dokunabileceğini düşünmek daha da yanlıştır.
Rahatsızız çünkü belirli bölgelerde veya kamplarda denetim altında yaşaması gereken milyonlarca insan yurdun dört bir tarafına dağılıp yerleşmiş vaziyette. Gittikleri yerlerde kendi mahallelerini oluşturuyor, kendi iş yerlerini açıyor kontrolsüz bir şekilde yayılıyorlar. Başka bir ülkede mülteci olduklarını, muhtaç olduklarını unutup hızla doğurmaya ve çoğalmaya devam ediyorlar.
Gelenler fakir ve eğitimsiz kesim olduğu için, Anadolu'dan köyünden kalkıp gelen vatandaşımızın yaptığı işlere talip oluyor, daha düşük ücrete ve hiçbir sosyal hakkı olmadan çalışmayı kabul ettiği için işsizliğe neden oluyorlar. Yakın zamanda çıkacak olan kavganın birinci nedeni Suriyeliler yüzünden Türklerin işsiz kalması yüzünden olacak. Bunun bir sonraki aşaması olarak da bir zamanlar Saddam'ın getirdiği insanlar gibi özerklik, ayrı devlet veya statü gibi ayrılıkçı fikirler yüzünde olacak. Devlet buna karşı önlem almıyor. Fetö'nün bağıra bağıra gelmesi gibi Suriyeli mülteci tehlikesi de bağıra bağıra geliyor. Suriye'de iç savaş büyük oranda bitti. Birçok bölge temizlendi. Suriyeli gençler de burada askeri eğitim alarak kendi vatanlarını savunmak için pekala gidebilirler. Ama onun yerine sahillerde nargile içerek, parklarda mangal yakarak, vatandaşları rahatsız ederek yaşamlarını sürdürüyorlar.
Bu durum herhangi bir duyarı olmayan sıradan bir insanın bile kanına, vicdanına dokunur. Ülkenin yarısından fazlası zaten devletin ilan ettiği açlık sınırının bile altında yaşıyor. İnsanlara aylık verilen asgari ücret kadar da vergi alınıyor. Yediğimiz, içtiğimiz şeylerin yarısından fazlası yine vergi. Kendi vatandaşımız belini doğrultamazken, hükümet Suriyeliler için 40 milyar dolar para harcadığı için övünyor.
"NTV televizyonunda canlı yayın konuğu olan Soylu, şöyle dedi: “İstanbul’da 12 Temmuz’dan bu yana operasyon yapıyoruz. Altı bin 122 kişi yakaladık. Günde ortalama 600 kişi yakalanıyor ve bunların iki bin 691’i Afgan, bin 619’u Pakistanlı, sadece bin civarı Suriyeli. Bangladeş, Özbekistan, Sri Lanka, Fas, Cezayir bütün bunları yakalıyoruz ve bunları, Suriyeliler hariç, kendi ülkelerine geri göndermek için geri gönderme merkezlerine gönderiyoruz.” diyor bakan bey. Asıl tehlikeyi bir kenara bırakıp daha küçük ve organize olmamış grupların peşine düşüyor.Suriyeliler konusunda kesinlikle referandum yapılıp millete sorulmaldır. "Kalsınlar mı, gitsinler mi?" diye sormak zor olmasa gerek. Bu konu bir hükümet meselesi olmayıp toplumun tamamını ve ülkenin hem bugününü her yarınını ilgilendiren önemli bir meseledir. Bayramın yaklaştığı şu günlerde tatilini geçirmek için akın akın sınır kapılarına koşan Suriyeleri görüyoruz. Hakikaten komik. Suriye eğer ki bayram tatili geçirecek kadar güvenli bir ülkeyse neden hala göndermiyoruz.
Eğer müdahale edilmezse birçok şehrimizde olduğu gibi demografik yapı değişecek. Kendi aralarında pek de anlaşılmayan bir aşiret Arapçasıyla konuşan bu insanların yavaş yavaş mafyalaşmaya başladığını görüyoruz. Hemen her gün bir semtte Suriyeli gerginliği yaşanıyor. İleride daha da büyük sorunlara gebeyiz.
0 Yorumlar