Tengricilik (Tengrizm) yada günümüz Türkçesi ile “Gök Tanrı dini”, “Ak din”; büyük oranda Türklerin ve kadim Türk bölgelerindeki bir çok Ulus ve Boyların, büyük oranda semavi olarak adlandırılan ve diğer bazı farklı dinlere girmeden önce inandıkları, kökeni binlerce yıllık olan dinin adıdır. Bu din “Tengri” (Tanrı) adı etrafında şekillenmiştir ve dinin esası; Tengri ye olan inanç, alkış ve yakarıştır. Bu din içinde, dini oluşturan daha bir çok ayrıntı unsur, inanç temelleri vardır. Bu kutsal inanç ve değerlerin temellerine “Kültler” denilmektedir. Atalar Kültü, Tinler Kültü, Doğa Kültü, Hayvanlar Kültü gibi kökeni tarih öncesi kadim zamanlara; Tengriciliğin de öncesine taşınabilecek olan bu kültler Tengriciliğin de temellerini oluşturmakta ve şekillendirmektedir.
Bu kültler “Animizm” ve “Şamanizm” gibi adı sonradan konmuş inançlar içinde değerlendirilmekte olup çok hatalıdır. Tengri inancı ve Türk Kültleri tamamen Tengricilik içinde değerlendirilmelidir. Bu inancın temelleri ve içeriği dışarıdan gelmemiş; aynı “Türk dili ve Türk abecesi” gibi Türk’ün kendi sosyal yaşamının içinden çıkmış ve Türk kültürü ile beraber şekillenmiştir. Bu inancın kaideleri, yazılı metinlere dayanmadığı ve sadece inananlar aracılığı ile sözlü ve uygulamalı olarak geniş zamanlara ve bölgelere taşındığı için; bir çok süreçten geçmiş ve kısmen farklı ama benzer anlayışların etkileriyle de gelişmiş, ilerlemiştir. Daha bir çok inancın içinde Tengricilik izlerini bulmak olasıdır. Tengricilik inancından ayrılıp, zorla yada isteyerek diğer inançlara geçen Türkler, bu kadim inançlarını da yeni dinlerinin içine taşımışlar, onlara ulamışlar, bilerek yada bilmeyerek sürdürmektedirler.
Tengricilik, Şamanizm değildir. Şamanizm sadece Sibirya ve Amerikan yerlileri için değil, neredeyse tüm Pagan sayılan inançlar için kullanılan bir terim ola gelmiştir. İçinde doğa ve ruhlar kültü olan her türlü inanca; “Türk dışı odaklı tarih anlayışına saplanıp kalan ve devam ettirme çabası olanlar” tarafından “Şamanizm” adı yakıştırılmakta, bu inanca mensup olanlara “Şamanist”, bu inancın tinsel öncüsüne de “Şaman” demektedirler. Bu adlandırmalar genelde Rus Tarihçiler tarafından yapılmakta ve dünya müfredatlarına da uzun zamandır bu şekilde sokulmaktadır. Birincisi Şamanizm bir “din değildir”. “Şaman” adından yola çıkarak oluşturulmuş (ki Şaman adı bir ilahı da işaret etmez?) hikayesel bir din adıdır. Bu durum “imam” dan yola çıkarak “İslam dinine” “İmamizm” demeye benzer. Kaldı ki Kam lar doğrudan bir “imam, rahip” özelliği de taşımazlar ve bunlardan çok farklıdırlar. Onlar tinsel öncülerdir.. Şamanizm yada Şamancılık? tamamen uydurma sözcükler olup, dünya da bir çok halk kitlelerinin kutsal saydıkları kültler için bir din yaratarak, dünyanın çeşitli yerlerindeki bu insanları sanki aynı dine bağlıymışçasına kabul edip, bu insanlara bir ad yakıştırma gereksinimi ile zoraki sunulmuştur. Halbuki bu inançların çoğunun adı bile yoktur ve hepsi kısmen yada tamamen birbirinden farklı inançlardır. Tengriciliği araştıranlar, bu Türk dini içinde karşılaştıkları kültleri daha farklı pagan inançları ile kıyaslamışlar. Türk’ün kültlerini Türk Tanrısından, onun yaratıcı kudretinden ve ona yapılan yakarışlardan ayrı değerlendirmişler ve Türk’ün bir dönem yada bazılarınca her dönem sözde Şamanizm dinine bağlı olduğu gibi hatalı bir fikre kapılmışlardır. Bugün daha bir çok tarihçi ve araştırmacı Tengriciliğin Şamanizm olmadığını zaten dillendirmektedir.
Şaman değil; KAM
Uydurulanın ve Türk’e yakıştırılanın sadece sözde Şamanizm dini olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Şaman sözcüğü bile başlı başına bir uydurmadır. Hindistan’daki “Pali” dininde yer alan “samana” sözcüğünden ve yine Sanskritçede “Budacı Rahip” anlamına gelen yine “samana” sözcüklerinden esinlenerek konulmuş adlardır. Yani Türk tarihi, kültürü ve inancı içinde yer almayan yapıştırma bir sözcük. Türk yazıtlarında ve belgelerinde “Şaman” diye bir sözcüğe rastlanmamaktadır. Türklerin tinsel öncüsü “KAM” dır. Kam sadece tinsel bir öncü değil, Tengricilik inancı içinde çok farklı işlevlere ve görevlere sahip olmuş bir din kişisidir. Türk’ün kadim tarihi ve geniş bölgeleri boyunca, bazı işlevleri hiç değişmediği halde zaman zaman farklı görevleri olmuştur. Ana görevleri içinde şunlar sıralanabilir :
Dinsel ayinleri yönetmek; bunun içinde kurban, adak, ölü gömme gibi hayvan ve insan tinlerini (ruhlarını) Tengri'ye eriştirmeye dair bir çok görevi vardır. Kam ayrıca bir şifacıdır, ebedir. Doğanın içindeki tüm canlıların tinleri ile irtibat kurabilir, onların şeklini alabilir, onlara erişebilir, göğün katlarını aşabilir. Ataların tinleri ile temas kurabilir, kendi tinlerini onlara ve Tengri'ye eriştirebilir. Kısacası kendi tini ile hem yeryüzü hemde gökyüzü seyahati yapabilir. Doğa olaylarına etki edebilir. Duru görü yapabilir. Çeşitli anlaşılmayan bazı sözlerle büyü yapabilir. Hatta Gök Biliminden dahi anlar. Bu işlevler Türklerin yaşadığı zamanlara ve bölgelere göre artıp eksilebilir ve değişiklikler de göstermektedir zaten.. Özellikle Türklerin büyük oranda İslamı kabul etmeleri ile birlikte bir kenara itilen Kam lar tüm bu görevlerini yapamaz hale gelmiş, kendilerine başvurulmaz olmuş, hor görüşmüşler ve artık Müslüman Halk arasında yaşayan son Kam larda “falcılık, muskacılık” gibi sıradan yollarla zamanlarını geçirmişlerdir. Ama günümüze halen Altaylarda ve Tuva bölgesindeki Türk halkları arasında Kam görevini icra eden kişiler bulunmaktadır.
Bu tinsel öncü Kırgız Türklerinde “BAKSI” olarak da geçmektedir. Fakat “Baksı”, “Kam” dan farklı olarak; aksakaldır, bilgedir, ozandır, şairdir, müzisyendir. Korkut Ata gibidir. Bu yönleriyle de Kam dan farklı incelenmesi de gerekir. Baksılık hiç kuşkusuz Kam lıktan daha sonraları ortaya çıkmış bir yapıdır.
Türklerde asla kaybolmamış ve günümüzde bile etkisini devam ettiren, çok kadim zamanlar öncesinden gelen Anaerkil yapının etkisi ile KAM lar genelde kadın olurlardı. Bu durum aslında hiç son bulmadı ama erkeklerde Kam olabiliyorlardı. Erkeklerin giydikleri Kam giysilerinin kadın giysisi benzeri olması; süslü yapısı, takıları, ongunları, bedizleri ve genelde göğüs görüntüsü verilmek istenen demir aksamları da bunu işaret etmektedir. Türk kültüründe kadın hiç bir zaman değerini yitirmemiş, tinsel öncülükten, devlet ve askeri öncülüklere kadar her daim yüksek kademelerde yer alıp el üzerinde tutulmuşlardır.
Kaşgarlı’nın Sözlüğünde “Kam arvaş arvadı” (Kam büyü yaptı) ve “Kamlar kamug arvaştı” (Kamlar anlaşılmayan sözler söyledi) şeklinde yazmakta ve bu tinsel öncülere doğrudan KAM denilmektedir. 19.yy Rus araştırmaları etkisinde kalmış olan bazı kişiler, nedense Kaşgarlı’nın bu yazımlarını bile “Şaman” şeklinde çevirme gereği duymaktadırlar. Bunların çoğu, dünya yazımına yerleşmiş olan bu sözcüğü devam ettirme şeklinde gelişmektedir. Üzerine düşünmeksizin tekrarlanmaktadır. Bu tekrarın dışarıda yapılması doğaldır ama Türk araştırmacılarının devam ettiriyor olması ise bir yanlıştır. Burada konu olan Türk kültürü, dili ve yazısıdır ve bet (konu) bizim ile ilgilidir. Doğrudan “Kaşgarlı tarafından ve Türkçe kökenli olarak” “KAM” şeklinde yazılmış olan bu sözleri, Türkler tarafından günümüzde ve en ıssız yerlerde bile “Kam” diye söylenen bu sözlerin, Türkçe olmayan ve uydurma başka sözlere çevirme gereğini anlamak da mümkün değil..
KUT – QUT
Kut, Tengricilik Dini içinde değerlendirilmelidir. Türkçe yazılı kaynaklarda yer alan Qut yada Kut Tanrının kişiler üzerine kullandığı ve o kişiye mutluluk ve uğur veren bir özelliğidir. Tabi bu durum Kağan Sülalesinde ve Devlet yönetme erki bulunanlar da daha farklıdır. Bu özelliklere sahip olanlar zaten “kutlu” yani “devletli” sayılırlar. Ama Tanrı yine de Kağan oturacak kişiye, daha ileride başarı isteyen, güç isteyen, çıkış yolu arayan Kağan’a da ayrıca Kut vermektedir. Bu Kut Kağan’a Devlet idaresinde güç, başarı ve yetkinlik verecektir. Kut sadece Tanrıdan istenilir.
Tengri yarlıkadukın üçün [ö]züm kutum bar üçün kağan olurtum. (Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum üçün, kağan oturdum.) – Kül Tigin G9
Yukarı da “özüm kutum bar üçün” (kendim devletli olduğum için) deki anlamın özü “kutlu olmak” tır. Türk Kağanı hem Tanrının kut vermesiyle Kağan oluyor hemde zaten bu kutlu – devletli Kağan sülalesine mensup olduğu için de “zaten kutludur..”
Türk Kağanı İlteriş Kağan’ın gerçek adı da “Kutlug” dur. Yani (Kutlu olan). Hatta Türük Devletine komşu ülkeler tarafından o sıralar Kutlug Devleti dahi denmiştir. Moğolistan da bulunan bir Türk yüzük – mührü üzerinde “Qutlug” yazmaktadır. Yine Moğolista’nın en doğusunda bulunmuş olan bir Türk sikkesi üzerinde “Qomus Baksı Qutlug Boluzuna” (Komuz Baksı’nın kutlu oluşuna” yazmaktadır.
Türk Devletlerinde Kutlug yada Kutluğ halen ad ve soyad olarak da kullanılmaktadır.
Altay Türklerinde ve söylencelerinde Kut “yaşam gücü”dür. Bu yaşam gücü yeni doğacak çocuğa üflendiği gibi, ölüleri diriltmek içinde kullanılır. Bu güç tabi ki Tanrıdan kaynaklanır. Yiğtler kut sayesinde ölümden kurtulur ve yaşama döner.
“Kut” sözcüğü ileriki zamanlarda “tüm kişiler üzerine” kullanılmaya ve “Tanrıdan bağımsız” kullanılmaya da başlanacaktır. Aynı şu an her özel durum ve günlerde kullandığımız “kutlu olsun” terimi gibi. Kaşgarlı’nın Sözlüğünde Kut olgusunun kişiler için mutluluk ve uğur veren bir durum olarak kullanıldığını da görüyoruz.
Kutaldı Er (Adam mutlu oldu), Kutandı Nenğ (Nesne kuvvetli oldu), Er Kutattı (Adam kutlu oldu), Kutsuz (kutlu olmayan, işleri ters giden adam), Kutluğ (Kutlu olan), Kut (uğur, mutluluk, devlet, talih) şeklinde kullanımları ve sözlük anlamları vardır. – Kaşgarlı Mahmud / Divan-ı Lügati’t Türk
Türk Tanrısı (hak eden) insanlara bu şekilde kut bağışlar ama bunu daha sonra hak etmeyenlerden de geri alır. Bu aynı zaman da Tanrı’nın gücünden ve yardımından da uzaklaşmak anlamındadır. Eğer bir Kağansan Devletsiz, Milletsen İlsiz, Töresiz kalmana sebeptir.
Irq Bitig kitabında Tanrı’nın bir kişiye kut vermesi anlatılmaktadır. Hatta Tanrı burada kişiye “alkış eder” ve tabi ki bu olacaktır : Er ömeleyü barmış, Tengrike sokuşmış. Kut kolmış. Kut birmiş. Agılınta yılkıng bolzun, özün uzun bolzun timiş. Ança bilingler : Edgü ol. ( Er emekleyerek varmış, Tanrıya rastlamış, ondan kut dilemiş. Ağılında atların olsun, ömrün uzun olsun demiş. Şöyle biliniz ki bu iyidir.) – Irq Bitig
Osmanlı da Padişah soyu ve kanı “Kutlu” sayıldığından Padişah çocuklarından biri idam edilirken Kan akıtılmazdı. Yay kirişiyle boğularak öldürülürlerdi.
Görüldüğü üzere Kut sözcüğü bir çok anlama gelir. “Tanrının İradesi” olmasının yanında Kut aynı zaman da; “devlet, kader, uğur, talih, mutluluk, yaşam gücü, can, ruh” içinde kullanılmıştır.
Tengri’nin Bengütaşlar daki özellikleri
Bir Kağan ancak Tanrı’nın buyurması ile (Kut vermesi ile) Kağan olarak oturabilir. Kut sözcüğü bir çok anlama gelir. Burada bahsedilen “Tanrının İradesi”. Kut aynı zaman da; “devlet, kader, uğur, talih, mutluluk, yaşam gücü, can, ruh” içinde kullanılmıştır.
Tengri yarlıkadukın üçün [ö]züm kutum bar üçün kağan olurtum. (Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum üçün, kağan oturdum.) – Kül Tigin G9 Yukarı da “özüm kutum bar üçün” (kendim devletli olduğum için) deki anlamın özü “kutlu olmak” tır. Türk Kağanı hem Tanrının kut vermesiyle Kağan oluyor hemde zaten bu kutlu – devletli Kağan sülalesine mensup olduğu için de “zaten kutludur..”
Tengri [yarlıkaduk üçün] tört yigirmi yaşımka Tarduş budun üze şad olur-tum. (Tanrı buyurduğu için on dört yaşımda Tarduş milleti üzerine şad oturdum.) – Bilge Kağan D14-15
Türk budun atı küsi yok bolmazun tiyin karigım kağanığ ögiim katunuğ kötürügme Tengri il birig[me tejrîgri Türk budun atı küsi yok bolmazun tiyin özümün ol Tengri kağan olurt[dı erinç.] (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî.) – Bilge Kağan D21
Tengri yar[lıkadukın üçün özüm] kutum bar üçün ka[ğan olurtu]m. (Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için kağan oturdum) – Bilge Kağan K7
Tengri yarlıkaduk [üçün ö]züm olurtukuma [tört bulurîgdakı] budunuğ itdim, yaratdım. (Tanrı buyurduğu için kendim oturduğumda dört taraftaki milleti düzene soktum ve tertipledim ) – Bilge Kağan K9
Tengri yeri göğü ve ikisi arasındakileri yaratandır. Yaratıcıdır. Yani bu aslında zamanın insanları için “her şey” demektir. Yani bilinenlerin ve bilinmeyenlerin tamamı. Kozmos.
Üze kök tengri asra yağız yir kılındukda ikin ara kişi oğlı kılınmış. (Üstte mavi gök (Tanrı), altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış.) – Kül Tigin D1 – Bile Kağan D2
Tengri dünya üzerinde her şeyi ayarlayandır. Yazgı onun iradesindedir. Üze Türk Tengrisi Türk ıduk yiri subı anca itmiş. (Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş.) – Kül Tigin D10-11 – Bilge Kağan D10
Türk Milleti, Kağanı ve Devleti, Tanrısı kuvvet verirse güç ve başarı sahibi olur. Düşmanı ise yine onun sayesinde güçsüzlenir ve başarısız olur.
Tengri küç birtük üçün karigım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koriy teg ermiş. (Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş.) – Kül Tigin D12 – Bilge Kağan D11
Tengri yarlıkaduk üçün illigig ilsiretmiş, kağanlığığ kağansıratmış, yağığ baz kılmış, tizligig sökürmiş, başlığığ yükündürmiş. (Tanrı lütfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş.) – Kül Tigin D15 – Bilge Kağan D13
Türk budunuğ atı küsi yok bolmazun tiyin karigım kağanığ ögüm katunuğ kötürmiş teriğri il birigme tengri Türk budun atı küsi yok bolmazun [tiyin Özümin ol tengri] birle Koşu tutuk birle süriğüşmiş. (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, ..le, Koşu vali ile savaşmış.) – Kül Tigin 25 Tengri yarlıkaduk üçün kutum ülügüm bar üçün ölteçi budunuğ [tirgür]ü igit[t]im. (Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim.) – Bilge Kağan D23
Sürigüşdümüz. Terigri yarlıkadı, yariydımız. (Savaştık. Tanrı lütfetti, dağıttık.) – Tonyukuk G9
Tanrı o kadar güç sahibidir ki; Türk ancak Tanrı isterse bozulup, ilsizleşir. (Ki bunu yaptı da) Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilirigin törürfgin kim artatı [udaçı erti]? (Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim boza bilecekti?) – Kül Tigin 22 – Bilge Kağan D18-19
Tanrı ölümsüzdür ve her zaman vardır. Öd tengri yaşar. Kişi oğlı kopölgeli törümiş. (Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş.) – Kül Tigin K10
Tanrı’nın varlığı bile Türk için bir güç kaynağıdır. Bunu Türk Milletine yapılan bir “sitem” de açıkça görüyoruz. Tengri Umay ıduk yir sub basa birti erinç. Neke tezer biz? (Tanrı, Umay İlahe, mukaddes yer, su üzerine çökü verdi her hâlde. Niye kaçıyoruz?) – Tonyukuk B3
Yani Tonyukuk Türk Milletine ve kendisine kızmakta “Sanki Tanrı, Umay ve Yağız Yer yok mu oldu ki, siz bu şekilde korkup kaçıyorsunuz?” demektedir. Yani Tanrı hep vardır ve var olduğu sürecede Türk ondan güç alır. Varlığı bile yeter.. Tanrı koruyan, gözetendir. Tengri yarlıkazu (Tanrı korusun) – Tonyukuk D3
Türk’ü öldüren de Tanrıdır. Ama hatalarından dolayı. Suç kendinde aranmalıdır. Bu başa gelen kötü şeylerin bile Tanrı dan olduğunu göstermektedir. Türk’ün başına gelen iyilikte kötülükte Tanrıdan dır ama buna neden olan Türk’ün kendi iradesidir. Türk kendi iradesini teslimiyetten yana kullanırsa, Tanrıda iradesini bu şekilde kullanacaktır.. Tengri anca timiş erinç: Kan birtim, kanırigın kodup içikdirîg. İçikdük üçün Terigri ölütmiş erinç. (Tanrı şöyle demiştir: Han verdim, hanını bırakıp teslim oldun. Teslim olduğun için Tanrı öldürmüştür. ) – Tonyukuk B3
Bunlar Türk Bengütaşlarında geçen Tanrı özellikleridir. Yazıtlarda yer almayan ama özellikle Altay Türklerinde daha derinliğine Tanrı özellikleri ve Tengriciliğin günümüze daha yakın detayları bulunmaktadır.
Kürşad BAYTOK - Türkçenin Dirilişi Hareketi
0 Yorumlar