24 Haziran 2004 günü Millî Güvenlik Kurulu'nda hükûmete "Cemaate karşı bir eylem planı" tavsiyesi çıkıyor.
Cemaat; Fethullah Gülen Cemaati. Ak Parti iktidarda.
Dikkatinizi çekmiştir... 16 yıldır devleti yönetenler, işlerine geleni var güçleriyle öne çıkarıyorlar, işlerine gelmeyeni örtbas ediyorlar, hiç ama hiç bahsetmiyorlar/bahsettirmiyorlar.
Çok sonra öğreniyoruz ki, o toplantıda "Gülen Grubu"nun faaliyetlerinin engellenmesine dair 15 ayrı karar alınıyor. 25 Ağustos 2004 günkü toplantıda da karar imzalanıyor.
İş ciddî tutuluyor. "Gülen Cemaati"ne karşı uygulanacak tedbirler için Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı görevlendiriliyor. Ayrıca cemaate bağış yapan iş adamlarının takibe alınması isteniyor ve şöyle deniyor: "Yapılan bağışlar ile usulsüz para hareketleri ve kara para uygulamalarının Maliye Bakanlığı-MASAK (Mali Suçlar Araştırma Kurulu) aracılığı ile takip edilmesi sağlanmalıdır."
15 Temmuz 2016'da öyle ağır bir bedel ödedik ki...
Ak Parti yönetimini de anlamıyor değilim. "28 Şubat bin yıl sürecek." denmiş, çok insana acı çektirilmiş, namaz kılanlar takibe alınmış, bırakın başörtülüleri, sakallılar dahi -ne tür olursa olsun- üniversitelere sokulmamıştı.
Şu düşünülebilirdi... Cemaatler, devlet içinde devlet olamazlar.
Darbelerden çok çektik. 27 Mayıs ayrı dert, 12 Eylül ayrı dert, 28 Şubat ayrı dert... 15 Temmuz hepsini aratır oldu. Allah bizi korudu. Cemaat neticeye varamadı.
15 Temmuz'un acısı nesiller boyu sürecek... Hem çok can aldı, hem nice insanı mağdur etti.
2004'te, derin bir araştırmayla, "Cemaat" için mutlaka tedbir alınması istenmişse, hükûmet edenlerin, bir an durup düşünmeleri lâzımdı. Devlet içinde devlet oldukları açık görülüyordu. En azından "paralel" yapı teşekkül ettirilmesinin önüne geçmeliydiler. Önüne geçilmediği gibi, açık "iş birliği" yapıldı. Güya "Cemaat"in "yetişmiş" elemanlarından faydalandılar. Şimdi beraber yürüdükleri bir partiyi "çökertmek" istediler. Tam 10 üst seviyedeki yöneticiyi faş ettiler. Allah'tan halk direndi.
Ya "Ergenekon", "Balyoz", "Casusluk", daha bilmem ne davalarına ne demeli?! "Zekeriya Öz" gibi birine zırhlı araç tahsis edildiğini hatırlatayım, "iş birliği"nin nereye vardığını siz anlayın.
Cemaat 7 Şubat 2012'de "Yukarı"ya dokunduğu hâlde, ancak 17/25 Aralık 2013 dokunmalarından sonra "Ne oluyoruz?!" dediler ama çok geçti. 15 Temmuz böyle geldi.
Ülkeyi yönetenler kendilerini sîgaya çekmezlerse, hiç ummadıkları yerden -bir cemaatten veya benzeri bir teşekkülden- çelmelenmeyeceklerini kim söyleyebilir?
Adnan Oktar ve ekibi bir cemaat... "Din-iman" görüntülü bir cemaat! Şimdi gözaltındalar. Adam ne demişti: "Ak Parti'ye oy verdim!"
Ak Parti'ye oy vermek dokunulmazlık zırhı. Fethullahçılar da öyle söylüyorlardı. Allah'ın rızasını kazanmaktan başka gayeleri olmadığını iddia eden cemaatler, bu seçimde, dini imanı pazara çıkarıp oy devşirmediler mi?
81 milyonu kucaklamaya söz verdiniz... Hak hukuk getireceğinize söz verdiniz. Yoksa yine kanacak mısınız? "Paralel" yapıların önünü açacak mısınız?
15 Temmuz bir ders ama ağır bir ders.
"Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor." (Nisâ, 4/58).
Kaynak Yeniçağ: 15 Temmuz... Ağır bir ders - Arslan TEKİN
0 Yorumlar