Virani 16. yy.’ın sonu ile 17. yy. başlarında yaşayan güçlü
bir Hak aşığıdır. Vîrânî Baba’nın nerede ve hangi tarihte doğduğu, nerede ve
hangi tarihte vefat ettiği hakkında kaynaklarda bir bilgi bulunmamaktadır.
Abdülbâki Gölpınarlı, Pir Sultan Abdal adlı eserinde Vîrânî
Baba’yı, Nesîmî, Hatâyî, Fuzûlî, Kul Himmet, Yemînî ve Pir Sultan Abdal’la
birlikte Alevî-Bektâşîler tarafından kabul edilen yedi şair (âşık) arasında
saymaktadır.[1]
Eğriboz adasında doğduğu kabul edilmektedir. İyi bir eğitim
aldı. Türkçe ve Osmanlıcanın dışında Arapça ve Farsça öğrendi. Hurufiliği
benimsemiş bir Bektaşi aşığı olan Virani, Yedi Ulu Ozan’dan birisidir.
Virani Bektaşiliğin ikinci piri Balım Sultan’dan el
almıştır. II. Beyazıt zamanında Balkanlar’dan Hacı Bektaş evladı olarak tekkeye
getirilmiştir. 16. Yüzyıl ve 17 yüzyılda Balım Sultan Hacı Bektaş Tekkesi
Postuna oturduktan sonra Şah İsmail, Balım Sultan, Kalender Abdal Çelebi, Şah
Tahmasp Cem Erkanın son halinin oluşturulması ve deyişleriyle hizmetleriyle bu
erkanın sürdürülmesi Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Virani eliyle olmuştur.
Sadettin Nüzhet Ergun, ilk yayınladığı Bektâşî Şâirleri adlı
eserinde Vîrânî Baba hakkında kısa bir bilgi vermekle yetinmiştir. Ergun, 1944
yılında yayınladığı Bektâşî Şâirleri ve Nefesleri adlı eserinde ise Vîrânî
Baba’nın Hacı Bektâş Velî’nin evlâdı olan Balım Sultan’a intisab ettiğinden bahsetmektedir.[2]
Gölpınarlı, Alevî-Bektâşî Nefesleri adlı eserinde, onun
1587-1628 yılları arasında yaşayan Şah Abbas’la görüştüğünü söylemektedir.
Gölpınarlı, Bektâşî geleneğinde Vîrânî’nin ölmediği, sırrolduğu şeklinde bir
inancın bulunduğunu da nakletmektedir.[3]
Necef Bektâşî Dergâhı’nda üstünde tâcı olan bir sütunun
Vîrânî’nin sırrolduğu mekân kabul edilerek ziyaret edildiği de Gölpınarlı’nın
bize ulaştırdığı bilgiler arasındadır.
Bir süre Necef-i Eşref de Hz. Ali Türbesi’nde türbedarlık,
babalık yapmıştır, (1587-1618) yıllarında İran’da saltanat süren Şah Abbas’la
görüşmüştür.
Vîrânî Baba, eserlerinde de görüleceği üzere din ve tasavvuf
bilgisi oldukça yüksek bir “gönül eri”dir. Bedri Noyan, Vîrânî Baba’nın Necef
Bektâşî Dergâhı’nda postnişinlik yapmış olma ihtimalinden söz etmektedir.[4]
Anadolu’nun birçok yerini ve daha sonra da, Bulgaristan’da
Deliorman ve Debruca’yı dolaştı. Necef’ten dönüşünde, Deliorman yöresinde
bulunan Demir Baba Tekkesini ziyaret etti Demir Baba’dan icazet aldı. Demir
Baba, soy zinciri itibariyle Peygamber’e ulaşır.
Demir Baba Velayetnamesi’nde, Virani’nin Demir Baba ile
görüşmesi şöyle anlatılır: Demir Baba’ya, Arap ve Açem dillerini bilen bir
kimse geldiği ve müridleriyle Rumeli’ye geçtiği ve bu kişinin adının da Viranı
olarak söylendiği bildirilir. Ancak gaflet içinde olduğu ve “Kutupluk” davası
güttüğü de ilave edilir. Demir Baba manevi yönden kendisinin daha üstün
olduğunu göstermek ister. Demir Baba, o tarihlerde yüz yirmi yaşına ulaşmış ulu
bir ihtiyardır.
Virani, onun batın kılıcıyla yenilir, yere geçer. Huzurunda
divan durup, niyaz eder. Demir Baba’dan icazet ister. Ancak, önce Virani’ye
nasihatler verir ”kişi böyle sevdalarda olmasa gerek. Kur’an’a uy Sure-i
Fatiha’da ne kadar harf olduğunu bilir misin? Onlardan geçmeyen veli olmaz. Bu
kadar suhufla (hartle) dört kitabı yutsa bile. Kapıdan girmeyen, içeride ne
olduğunu bilmez. Bilen aşık da, dava kılmaz. Kimse kusuruna kalmaz,..” Bu
nasihatten sonra Demir Baba, Virani’ye icazet verir.
Virani, oradan Otman Baba Sultan’ı ziyaret etmek için yola
çıkar. Sabahleyin Karlıova’da Hafız Zade Türbesi’ne gelir. Ancak Virani
rahatsızlanır ve öğleden sonra orada hakka yürür. Avlu kapısı önüne gömülür.[5]
Demir Baba Velayetnamesi’nde de söz edildiği üzere, Virani,
Arapça, Farsça bilen güçlü bir şairdir. “Virani Baba Divanı” ile ”Virani Baba
Risalesi”adlı basılmış eserleri günümüze kadar gelmiştir, Özellikle Hz. Ali’yi
öven, On iki İmam’ı dile getiren coşkulu methiyeleri vardır.[6]
Virani Baba ve Divanı
Virani’nin Arapça ve Farsça bildiği de görülmektedir.
Şiirlerinde bu durum hemen fark edilir. Özellikle, On İki İmam ve Hz. Ali’yi
Öven dizeleri çoğunluktadır. Ozan, Ali sevgisini coşkulu bir şekilde
anlatmıştır.
Şiirlerinin toplandığı divanı bugüne ulaşabildi. Virani,
Bektaşi düşüncesini işlediği yüzlerce şiirini de aruz vezniyle yazdı. Ancak
halk arasında yayılanlar daha çok hece ölçüsüyle yazılanlardır
Viran, sözcüğü viran olmuş anlamına. Yıkık, harap,
parçalanmış, üzgün anlamına gelir. Fatma Ana’ya iki zalimin yaptıkları.
Muaviye’nin ve Yezit’in Ali ve evladına yapılanlardan üzüntüsünü dile getiren
şiirleriyle her gün Kerbela’yı yaşayan bir ruh halindedir. Kerbela’da kıyıma
uğrayan Hz. Hüseyin’e uygulanan zalimce davranışlara ve kıyımlara karşı duymuş
olduğu acı ve keder yüzünden, özünde büyük bir yıkım ve elem duyduğunu
yansıtmak amacıyla bu mahlası almıştır.
M. Hâlid Bayrı, arûz vezni ile üçyüz kadar şiir söylemiş
olan Vîrânî’nin tahsil görmüş birisi olduğundan bahsetmektedir. İlm-i
Câvidân’da yüz civarında âyeti ve otuz civarında hadîsi anlamları ile birlikte
zikredebilen ve açıklayabilen Vîrânî’nin iyi bir Kur’an ve hadîs bilgisine
sahip olduğu anlaşılmaktır.
DEYİŞLERİ
1
Şaha doğru
giden bir kervan gördüm
Şahım beni
katarına almıyor
Yalvardım
yakardım darına durdum
Yalvaranın
kusuruna kalmıyor
Yalvaralım
bizi katara ala
Korkunçlu
bellerde yardımcı ola
Metahının
nargı gelmiyor dile
Peşin ister
veresiye olmuyor
Bezirgan yol
tutmuş malı damgalı
Yuzbin
harici gelse ayıramaz onu
Bezirgan
başımdır mürşitim Ali
Mekan ister viraneye
konmuyor
VİRANİ’m
dahildir ol bezirgana
Canım kurban
icindeki canlara
Hakkın
ınayeti katara uyana
Oda her
kuluna nasip olmuyor
2
Elif´i
Mim´den aldık Sırrı Kur-an´ı
Mim´i sır
eyledik sırdan içeri
İki nokta üç
huruf geldi Be ile
Be´yi sır
eyledik sırdan içeri
Haydar ın
zatına demişiz belli
Göster bana
pirim desti demanı
Küfür
deryasından bulduk imanı
Hak dedik
küfüre dinden içeri
Otuzüç
huruftur hatmin tamamı
Bir Elif Mim
ile buldu bu aynı
Yetmiş üç
den aldık Saki ile Canı
Cana aşık
olduk candan içeri
Güruh-u
Naci´den bir bacı geldi
Kırkların
dolusun eline aldı
Cümlesi o
bacıya hep secde kıldı
Şah dedik
bacıya Şah´tan içeri
Bacının
ismine Fatıma dediler
Yeri göğü
ondan mevcut buldular
Selman bir
üzüm getirdi engür ezdiler
Gark olduk
engüre nurdan içeri
VİRANİ
sözünü arife söyle
Yükseği
neylersin engini boyla
Arif olda
dost bağını sır eyle
Güle aşık
olduk gülden içeri[7]
3
Yedi derya
sohbetini, bahrı umman anlamaz,
İlmi ledün
manasıdır, ahmak olan anlamaz.
Küntü
kenzden ders okursun, cahil ondan ne anlar,
Gözü kör,
kulağı sağır, bibeserler anlamaz.
Men aref
ilmine eren, aşık-ı suzan olur,
Hevt nefsini
katleyleyen, meydanda merdan olur,
Hırs ile
şehvete uyan, nefsine kurban olur,
Yedi tamu
şiddetidir, kemrah olan anlamaz.
İki cihan
rahnamesi, Haydar-ı kerrar olan,
Çıkıp miraç
kapısında, haykırıp aslan olan,
Sitretül
müntehada, Mustafa’ya yar olan,
Naciyanı naz
makamı, binde bir can anlamaz.
İlmü ledün
okuyanlar, aynen yoldaş olur,
Ehedi Ahmet,
fatihada baş olur,
Pa ile ça,
ka ile za anlayan sırdaş olur,
İlmi ledün
manasıdır, ehli inkar anlamaz.
Men aref
ilmine ermeyen, şum ağmakı fıkıh,
Pir
dergahına niyaz et, yakın bulasın hakkı,
Ey VİRANİ
dört kitaptan, Ali’nin metin oku,
Ehli Beyti
Hanedanı, Şimir Mervan anlamaz
4
Okuduğum
mektepte vardım bir ere
Bir elif
okudum çok hesap çıktı
Bir elif üç
nokta geldi dilime
Ezber ettim
ondan dört kitap çıktı
Mürşidi kâmilden
dinledim kandım
Men arif
sırrına erdim uyandım
Bu fani
dünyayı bir kapı sandım
Meğer
değilmiş çar babı çıktı
Bir nurdan
halk etti bizleri mabut
On iki
tarikat bizlerde mevcut
VİRANİ ispat
eyledi vücut
Haydar
kapısından cevabım çıktı
5
Kudret
kandilinde parlayıp duran,
Muhammet
Alinin nurudur vallah.
Zuhur edip
küffar askerin kıran,
Elinde
zülfikar Alidir billah.
Elinde
zülfikar, altında düldül,
Önünde
Kamberi dilleri bülbül,
Hazreti
Fatima cennette bir gül,
Ona sırrın
dedi Hak Habibullah.
Zuhur etti
imam Hasan, Hüseyin,
Onların
nurundan ziyalandı din,
Kırk pare
bölündü Zeynel Abidin,
Tutarız
yasını hasbeten Lillah.
Muhammed
Bakır’la Cafer-i Sadık,
Şahım Musa
Kazım, hem Rıza dedik,
Tarikat
adabiyle cismimiz yuduk,
Hak dedi:
Müminin kalbi Beytullah.
Taki, Naki
imamların civanı,
Hasan-ül
Askeri cismim sultanı,
Elinde
hücceti, Mehdi devranı,
Vakit tamam
oldu gönderir Allah.
VİRANİ’yem
niyazım var üstada,
Elinde
zülfikar hem ehli gaza,
Bin bir
dondan baş gösterdi Mürteza,
Biz bir
bildik, dedik: Allah eyvallah
6
Gel dilber
ağlatma beni Şah-ı Merdan aşkına
Dü cihanın
rahnamesi Şir-i Yezdan aşkına
Şahım Hasan
Pir Hüseyin Kerbela meydan için
Lütfedip
bağışla cürmüm Ali sübhan aşkına
İmam Zeynel
Abidin’in abına yundun ise
Arayıp kendi
Özünde Bakırı buldun ise
Ceddin
Evlad-ı Muhammet Cafer’i bildin ise
Rahma gel ol
Şah-ı Merdan Ali imran aşkına
İmam Musa’yı
Kazım’dır Ehl-i Beytin serveri
Cani aşkı
nuş edenler müpteladır ekseri
Şahı Şehidi
Horasan İmam Rıza’dan beri
Müptelayı
merhamet kıl Kalb-i viran aşkına
Şah Taki ba
Naki’nin bağlandım ben rahına
Sulihane ver
Salavat Ehl-i Beyt ervahına
Gafil olma
yok vefası dü cihan hublarına
Gel feragat
eyle gönül kamil insan aşkına
Ey VİRANİ
çıkma yoldan doğru Raha gel beri
Muhabbet
şevkat senindir Ey Hasan-Ül Askeri
Evliyalar
serfirazi Hacı Bektaş-ı Veli
Sen ganisin
ver muradım Mehdi devran aşkına
7
Hamdülillâh
biz Muhammed’den okuduk defteri
Nokta nokta
harf-be-harf bildik rumûzu Hayder-i
Şah Hasan
Şâhım Hüseyn-i Kerbelâ meydânının
Merdiyim
sevdim gönülden Âbidîn ü Bâkır’ı
Uymazam
hergiz Yezîd’in kavline vü fi’line
Mezhebim
Hak’tır hakîkat Ca’ferî’yim Ca’ferî
Ben İmâm-ı
Kâzım’ın râhında kurbân olmuşam
Şâh Alî Mûsâ
Rıza destinden içtim Kevser’i
Hem
Muhammed’dir Takî tâcım serimde âşkâr
Gün gibi
verdi ziyâ zâhir oluptur enverî
İlm-i vahdet
câvidânı bil Nakî’dir vâizâ
Bir nazar
kıl vechim üzre hatt-ı Şâh-ı Askerî
Mehdi-i
sâhib-zamandır asl ü fer ü mü’minân
Huccetü’l-Kayyum
O’dur olduk biz anın çâkeri
Dünye vü
ukbâdan el çekmiş ferâgat kılmışız
Ne hesâbı ne
azâbı ola yevm-ı mehşeri
Hâk-pây-i
Haydar’ım ismim VİRANİ’dir benim
Olmuşam bin cân ile uş Kanber’inin Kanber’i
8
Mustafâ’dan
dinle ey ârif benim evrâdımı
Gel beri gör
Murtazâ’dan dem-be-dem feryâdımı
Tâ ezelden
hubb-ı Haydar ördüler bünyâdımı
Sevmişim cân
u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Hasan
Hulk-ı Rızâ’dan zâhir oldu her sıfât
Hem Hüseyn-i
Kerbelâ’dan keşf olur envâr-ı zât
Nesl-i Şâh’ı
sevdi her kim buldu memâtta hayât
Sevmişim cân
u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Alî
Zeyne’l-Abâ’dır cânımız cânânımız
Hem Muhammed
Bâkır u Ca’fer’durur bürhânımız
Âl ü
evlâdına tâ bin candan kurbânımız
Sevmişim cân
u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Alî Mûsâ
Rızâ’dır kıblegâh-ı mü’minân
Şah Takî vü
bâ-Nakî zikrim dilimde her zamân
Bunların
dostluğuna var oldu hep cümle cihân
Sevmişim cân
u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Bu VİRANİ
derd-mendim medh-i Şâh’i söylerim
Askerî hem
Mehdi-i Peşt ü Penâh’ı söylerim
Gayriden el
çekmişim ol Pâdişâh’ı söylerim
Sevmişim cân
u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
9
Ey gönül
âşık gel dem-be-dem Dîdâr’a bak
Terk-i ağyâr
eyle herdem aç gözün ol yâra bak
Kurretü’l-aynım
buyurdu ol Resûl-i Kibriyâ
Şebber ü
şübber buyurdu Hayder-i Kerrâr’a bak
Bâkır u
Ca’fer İmâm’ı Kâzım’a ver cânını
Şah Alî Mûsâ
Rızâ ol sâhib-i esrâra bak
Hâdi-i ehl-i
tarikattır Takî vü bâ-Nakî
Sâhib-i
erkân isen inkârı ko ikrâra bak
Askerî’ye
Askerî dersen muhakkak ey kabâ
Bülbül ol
zâg olma herdem hârı ko gülzâra bak
Mehdi-i
Sâhib-Zamân’ın derdmendi sen şehâ
Derdine gam
çekme herdem erişen timâra bak
Ey VİRANİ
zâhirin vîrân eden Âl-i Alî
Bâtının
ma’mûr eden anlardurur mi’mâra bak
10
Hudâ vü
Mustafâ’nın bendesiyem
Gulâmım,
Murtazâ’nın bendesiyem
Hasan’dır
hüsn içinde ferd-i yektâ
Cemâl-i
Kibriyâ’nın bendesiyem
Ezelden
abdiyem ben Şâh Hüseyn’in
Şehîd-i
Kerbelâ’nın bendesiyem
Gulâm-ı âl u
evlâdım gümânsız
Alî
Zeyne’l-Abâ’nın bendesiyem
Muhammed
Bâkır’ın yolunda cânım
Fedâdır
hânedânın bendesiyem
Tarik-i
Ca’fer’i bâtıl bilenler
Gel ey
münkir ben ânın bendesiyem
İmâm-ı
Kâzım’ın cân u dilden
Muhibbiyem o
hânın bendesiyem
Yedi yer gök
yedi Mushaf hakkıçün
Alî Musâ
Rızâ’nın bendesiyem
Takî’dir dü
cihânın âfitâbı
Ben ol Nûr-ı
Bekâ’nın bendesiyem
Hakîrem
sâilem bâb-ı Nakî’de
Bil ol
Sâhib-Atâ’nın bendesiyem
İmâm-ı
Askerîdir sırr-ı Hayder
Bu Hayy-i
Câvidân’ın bendesiyem
Dahî evvel
dahî âhırda Mehdî
Zuhûr eden
Hudâ’nın bendesiyem
VİRANİ’ yem
dilimde evvel âhır
Hudâ birdir
ki anın bendesiyem
11
Zâhidâ bu
dünyada bir köhne şalım var benim
Fahr içinde
baş açık Sultan Balım var benim
Bâb-ı tâk-ı
tumturakı neyleyim alemde ben
Fariğim
fahrım ferâğım böyle halim var benim
Mülk-ü
emvâli n’idem dünyada bir ân içnü
Şükr Hakk’a
Âl-i Ahmed gibi âl’im var benim
Mülk ü
mansıb cây-ı kesret Râh-ı Hak’dan dûr eder
Geçtik andan
Haydar-ı Kerrâr gibi şahım var benim
Men VİRANİ
dervişem didare müştak olmuşam
Dünyada
ancak bu denli sultanım var benim
12
Dilinde canan
olubdur
Sücudum
sacidim insan olubdur
Vücudum
şehrine Şahı-muhakkak
Bilin ki
fazl-ı Hak Yezdan olubdur
Gönül didara
karşı ol sebebden
Ayrılmaz
Vallahi hayran olubdur
Virani
dervişe lütfetti Haydar
Erişti
üçlere Selman olubdur.
13
İstemem
alemde gayrı meyvayı
Tadına
doyulmaz balımdır Ali
İstemem
eşyayı verseler dahi
Kokmazam
sünbülü gülümdür Ali
Ali’mdir
kadehim Ali’mdir şişe
Ali’m
sahralarda morlu menekşe
Ali’m dolu
yedi iklim dört köşe
Ali’m saki
Kevser dolumdur Ali
Ali vahid şah-ı
Resul kibriya
İmam Hasan
Hüseyn Şah-ı Kerbela
İmam
Zeynel-Aba ol sahib-liva
Büküldü
kametim dalımdır Ali
Muhamrned
Bakır’dır tendeki canım
Ca’ferüs
-Sadık’tır dinim imanım
Musa-i
Kazım’dır derde dermanım
Varlığım
kalmadı malımdır Ali
Aliyyür
-Rıza’dır Şah-ı Horasan
Taki ile
Naki gösterdi burhan
Hasanül-Askeri
mah-ı dırahşan
Yokladım
talihim falımdır Ali
Muhamrned
Mehdi’dir sahibüz-zaman
Oniki İmam’a
kul oldum heman
Ma’sum-ı
pakandır envar -ı cihan
Esrar-ı
Huda’ya alemdir Ali
Virani’yem
düştüm şimdi derdine
Vücudum gark
oldu çile bendine
Gönül sormaz
oldu kendi kendine
Söyler
dehanımda dilimdir Ali
14
Nedir Ey
Gaziler Benim Yandığım
Haldan
Bilmez Yar Elinden Dertliyim
Bu Aşkın
Ateşi Yaktı Sinemi
Pervaneyim
Nar Elinden Dertliyim
Gafletten
Uyandım Gözümü Açtım
Aşkın
Küresinde Kaynadım Piştim
Yavru Şahan
Gibi Tuzağa Düştüm
Kurtulamam
Tor Elinden Dertliyim
Binbir Niyaz
Ettin Eğledin Beni
Bir Kadım
İkrara Bağladın Beni
Gül Diye
Tikene Dağladın Beni
Kokulatmaz
Har Elinden Dertliyim
Çıktım Şu
Âlemi Seyran Etmeye
İkrar Verdim
Bu İkrarı Gütmeye
İndim Bedest
Ana Pazar Etmeye
Şenliği Yok
Şar Elinden Dertliyim
Virani’yem
Çekem Yarın Kahrını
Ver Doldur
İçeyim Aşkın Zehrini
Muhabbete
Saldık Gönül Bahrını
Geçti Zaman
Zar Elinden Dertliyim
15
Lamekan
ilinden geldim cihana
Arar iken
ehl-i cana eriştim
Elden ele
kabdan kaba süzüldüm
Katarlandım
doğru raha eriştim
Bir gerçeğin
eleğinden elendim
Beli dedim
belisine belendim
Arşı kürşü
yaratandan dilendim
Âdem olup
erkanına eriştim.
İhlâs kemendini
aldım elime
Marifette
bir yol geçti önüme
Hakikatte su
bağlandı gölüme
Katre idim
bir ummana eriştim
Yolcu oldum
cenan bula göz aldım
Üstaz olup
gerçeklerden söz aldım
Hey gaziler
geç eriştim tez aldım
Canım arz
ettiği cana eriştim
Virani
sözleri gevherleri Piri
Dost elinden
içtim Ab-ı Kevser
Evliya
enbiya Hakk’ın mürseli
Yüz sürüben
Şah_ı Merdan’a eriştim
16
Bir ulu
şehirde tellallığım var
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir
Eksik alsam
artık satsam gene kar.
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir
Mezada
vermişim küll-i varımı
Tellala
çıkardım şirin canımı
Lal ü mercan
ile cevher kanımı
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir.
Bir rıza
malıdır alıp sattığım
Üçler,
Beşler, Kırklar Pazar ettiğim
İmam-ı
Cafer’den dükkân tuttuğum
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir
Ledün ilmi
derler şehrin adına
Doyamadım
lezzetine tadına
Metaımı
koydum aşkın badına
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir
Virani’yim
her dem Hakk’ pazarım
Tellal oldum
şu âlemde gezerim
Kudretten
dükkânım kendim pazarım
Ben tellalım
pazarbaşım Ali’dir
16
Korkma kulum
sırat mizan başında
Orda Hak
Muhammed Ali’m var benim
Hasan,
Hüseyin’in yasın çekerim
Zindanlar
bekçisi, Zeynel var benim
Muhammed
Bakır’a kul oldum kaldım
Cafer’i
Sadık’ın ilminden aldım
Küfür
deryasında imanı buldum
Küfrü iman
eder Velim benim
Kazım, Musa,
Rıza, Taki, Askeri
Mehdi’nin
önüne koymuşum seri
On’iki İmam
Virani’nin ezberi
Anları vird
eder dilim var benim
17
Hakikat
ilminde bir nokta buldum
Ümm-ü l
kitao ol noktada gizlidir
Hecesin
okudum zatına erdim
Sırr-ı
Süphan ol noktadan gizlidir
Yedi huru,
yedi Mushaf, Yedi de ayet
Ma’nası
küncünden gösterir surat
Yedi kat
yer, yedi kat gök harfi sahavet
Mah-ı taban
ol noktada gizlidir
Ol noktada
zuhur oldu salavat
Salavat
verenler bulur şefaat
Esrar-ı
Ali’dir mezhar-ı Muhammet
Arş’ül
Rahman ol noktada gizlidir
Virani der
ol nokta bizzat Ali’dir
Melekler
Şah-ı nücumlar mahıdır
Ol nokta On
iki İmamlar rahıdır
Pirim Ali ol
noktada gizlidir
18
Dar üzere
meydan oldum
Dünya yüzü
efganıyım
Bir anda da
tebdil oldum
Tuba-yı can
kurbanıyım
Bu bir
sırr-ı esrar oldu
Hizmetimiz
necad oldu
İşte hanem
elif oldu
Hey
Hayder’in mekanıyım
Mekanım
Bağdat’ı diyar
Canın
cananını iskar
Cüda kılma
yârimdir yar
Men bu yârin
gülzarıyım
Sabredip
kararın atma
Nunun
vasfını unutma
Dostum beni
guşemat etme
Elif dalın
kef-unuyum
Virani
kırklara geldim
Serimi
terceman kıldım
Bu bazarda
Hayder-i gördüm
Heyheycinin
Kuran’ıyım
19
Ali sensin,
benim canıma canan
Ali sensin
benim derdime derman
Ali sensin
benim hak-i vücudum
Ali sensin
benim cismimde sultan
Ali sensin
benim zikrimde fikrim
Ali sensin
benim dilimde destan
Ali sensin
benim dilde beyanım
Ali sensin
benim nutkumda bürhan
Ali sensin
Virani dertmendim
Gözünde nur
hem fahrinde erkân
20
Her kim erdi
pirlere ol nurdur
Dört kitap
onun yüzünde mesturdur
Hoş sekiz
cennet yüzüne intizar
Hüsnü hulkun
onlara meşhurdur
Kim ki
vermez Ali evladına özün
Balı yoktur,
bir kuru zemburdur
Maksuda
ermiyesin, varsın avcı
Bu sıfattan
akıbet ol durur
Ey Virani
kıl tevella daima
Hanedandan
çün sana desturdur.
21
Hakkı bunda
görmiyen ama durur
Her kim
gördü zübdei ala durur
Gafil olma
gözün aç ey ehli dil
Hattı zatın
ellemel Esma durur
Men arafe
nefsini fehmeyle var
Ol ki bildi
vâkıfı Mevla durur
İşte her kim
bilmedi bu hikmeti
Cahili la
şeydir ol Rüsva durur
Ey Virani
zilifin kaşın kirpiğin
Arşu Rahman
Leylatül esra durur
22
Ali’dir
nokta-i evvel hidayet
Ali’dir
ahir-i nuru velayet
Ali’dir her
dü alemde zat-ı mutlak
Ali’dir
hikmeti kudret keramet
Ali’dir
suret-i Rahman Ali’dir
Ali’dir
Şafi-i Ruz-i kıyamet
Ali’dir
fail-i muhtar Ali’dir
Ali’yi
sevmezsin canına lanet
Ali’dir ey
Virani tende canım
Kim anı
sevmedi lanet bigayet
23
İstemem
âlemde gayrı meyvayı
Tadına doyulmaz
balımdır Ali
İstemem
eşyayı verseler dahi
Kokmazam
sümbülü gülümdür Ali
Ali’mdir
kadehim Ali’mdir şişe
Ali’m
sahralarda morlu menekşe
Ali’m dolu
yedi iklim dört köşe
Ali’m saki
kevser dolumdur Ali
Ali vahid
şah-ı Resul Kibriya
İmam Hasan
Hüseyin Şah-ı Kerbela
İmam Zeynel-
Aba pl sahib-liva
Büküldü
kametim dalımdır Ali
Muhammed
Bakır’dır tendeki canım
Ca’ferüs-Sadık’tır
dinim imanım
Musa-i
Kazım’dır derde dermanım
Varlığım
kalmadı malımdır Ali
Aliyyür-
Rıza’dır Şah-ı Horasan
Taki ile
Naki gösterdi burhan
Hasanül-Askeri
mah-ı dırahşan
Yokladım
talihim falımdır Ali
Muhammed
Mehdi’dir sahibüz-zaman
Oniki İmam’a
kul oldum heman
Ma’sum-ı
pakandır envar-ı cihan
Esrar-
Huda’ya alemdir Ali
Virani’yem
düştüm şimdi derdine
Vücudum gark
oldu çile bendime
Gönül sormaz
oldu kendi kendine
Söyler
dehanımda dilimdir Ali
24
Edepsiz
âdemin olmaz imanı
İçinde dopdolu şek ve gümanı
Hayâsız
olanın yanına varma
Kulak tut da işit iş bu beyanı
Amelsiz iş
alim bil alim olmaz
Ona lanet edin yoktur ziyanı
Odur Şeytan
ona lanet hemişe
Kimin kim davası var bi makamı
Virani’yem
Şah’a gerçek gulamım
Urunmuştur benim ismim Virani
AÇIKLAMALAR
bab-ı tak-ı tumturak: ihtişamlı,şan şeref kapısı
ferağ: vazgeçme
Âl-i Ahmed: Peygamber evladı
cây-ı kasret: bolluğun bereketin olduğu yer
Râh-ı Hak: Hak yolu, doğru yol
Kaynakça:
1. Anadolu İnançları Anadolu Mitolojisi İnanç Söylence
Bağlantısı İsmet Zeki Eyyüboğlu Geçit Yay.1989
2. Alevi-Bektaşi Edebiyatı İsmet Zeki Eyüboğlu Der Yay.1991
3. Bektaşilik ve Bektaşi Dergahları Şevki Koca Cem Vakfı
yay. 2005
4. Demir Baba Vilayetnamesi Bedri Noyan Can yay. İstanbul
1976
5. Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri
Ahmet Yaşar Ocak İletişim Yay 3. Baskı 2002
6. Dede Korkut ve Ahmet Yesevi’den Günümüze Uzanan Ünlü
alevi Ozanları Mehmet Şimşek can yay. 1995
7. Yedi Ulular A. Celalettin Ulusoy Ajans Türk matbası
8. Virani Divanı ve Risalesi Ali Adil Vaktidolu Can yay.1998
9. Yedi Ulu Ozanlardan Virani Süleyman Zaman makalesi
Dipnotlar:
[1] Abdülbâki Gölpınarlı, Pir Sultan Abdal
[2] Sadettin Nüzhet Ergun, ilk yayınladığı Bektâşî Şâirleri
adlı eserinde
[3] Gölpınarlı, Alevî-Bektâşî Nefesleri adlı eserinde
[4] Bedri Noyan Demir Baba Velayetnamesi’nde
[5]Dede Korkut ve Ahmet Yesevi’den Günümüze Uzanan Ünlü
Alevi Ozanlar Mehmet Şimşek Can Yayınları 1995
[6] Bedri Noyan Demir Baba Velayetnamesi’nden
[7] Hüseyin & Ali Rıza ALBAYRAK- Böyle Buyurdu Aşık
(ALBÜM)- Elif Mim
0 Yorumlar