Subscribe Us

header ads

Kul Himmet

 

KUL HİMMET

(16. yüzyılın ikinci yarısı)

16'ncı yüzyılda yaşamış ulu ozanımızdır. Türbesi , Tokat'ta Almus ilçesine bağlı, şimdi kasaba olan Varzıl/Görümlü köyündedir. Kul Himmet'in torunları hâlâ bu köyde yaşamaktadırlar. Burada bulunan Şahinli aşireti Kul Himmet'in ocağıdır. Ölümünün ne zaman ve nasıl olduğu hakkında elimizde belge yoktur. Fakat kendi köyünde yattığı düşünülerek normal bir ölümle hayata gözlerini yumduğu kuvvetle muhtemeldir.

Daha yaşarken Alevî çevrelerinde büyük bir şöhrete sahip olan Kul Himmet, Şah Hataî ve Pir Sultan'dan etkilenmiş kalan güçlü bir sanatçıdır. Nefesler, düvaz imamlar, destanlar, ağıtlar söyleyen Kul Himmet; mükemmel bir tekke öğreni-mi, edebiyat bilgileri, İslam tarihi, evliya menkıbeleri, tarikat kuralları gibi çağı-nın kültür ve bilgisini çok iyi öğrenmiştir. Sanat gücü yanında, siyasî girişimlerin-de ise, adı etrafında bazı efsanelerin oluşmasına yol açılmıştır. Hemen hemen her cönkte bir iki nefesi yazılıdır. Ona karşı duyulan bu geniş bir sevgi sonunda XIX. yüzyılda yetişen bir âşık, onun adını mahlas olarak almıştır.

Kul Himmet'in şiirleri tam olarak tespit edilememiştir. Ancak bu konuda da bazı çalışmalar yapılmaktadır. Güçlü bir mutasavvıf şairdir.

Kul Himmet'in Şah İsmail Hataî ve Pir Sultan Abdal ile Yıldız dağında buluşup dem-devran geçirdikleri, hal diliyle muhabbet ettiklerini belirleyen bir söylence anlatılmaktadır. İrfan Çoban'ın derlediği söylenceye göre tarikatı yürüttükten, yani cem-cemaattan sonra Yıldız dağında üçü birlikte geziye çıkar. Bir ara kırda çiçekler arasında oturur kendilerine sunulan bir tas balı yemeğe hazırlanırken Pir Sultan: “Dostlar, bu bala birer işaret koymadan yemeyelim!'' diye öneride bulunur. Diğerleri öneriyi kabul ederler.



Bunun üzerine her keresinde ikisi hakem olur biri işaretini söyler. Önce Kul Himmet başlar; hal diliyle buyurur bir arı gelip balı yemeğe girişir. Hatayi: “Ey Kul Himmet, vızıltın kesilmesin,balını eller yesin!'' der. Bu, bir çeşit Kul Himmet'in geleceğinin görülmesi okunmasıdır.

Pir Sultan Abdal emreder; bir kıl takılır bala. Hatayi: “Ey Pir Sultan, sen de bala düşürdüğün kıl ile asılasın” dediği için o da ipe çekilmiştir.

Sıra Hatayi'ye gelince; bala el atar, bal tası münevver olur (aydınlanır). Kul Himmet ile Pir Sultan aynı anda: “Ey Hatayi, balın çok olsun, yemeye doyma!” Sultan Hatayi tutkuludur ve çok kazanmıştır, ama yemeye doyamamıştır… Önce Kul Himmet yıkanmak için Kızılırmak’a girer ve “Vah, vaah!” der. Arkadaşları: “Ne oldu sana?” diye sorarlar. Kul Himmet: “Aah, Şimir'in açtığı yaraya su değdi!'' Sonra Pir Sultan soyunup suya girer, ırmak daha çok kanlanır. “Vaah!” der Pir Sultan. Arkadaşları ona “Ne oldu?'' diye sorarlar. O da, “Cude kızı Esma'nin elinden içtiğim zehirin acısı yaktı beni” der.

En son Şah Hatayi ırmağa girer ve su tamamıyla kızılkan akmaya başlar. Hatayi de “Vaah!”' diye inler. Öbürleri “peki sana ne oldu?'' diye sorunca, “Mülcem oğlunun açtığı yaraya su değdi” diye yanıtlar Hatayi.

 

İşte o zaman anlarlar ki, Kul Himmet İmam Hüseyin, Pir Sultan Abdal İmam Hasan ve Şah İsmail Hatayi de Ali'dir. İşte o günden beri Kızılırmak kıpkızıl akmaktadır. Bu söylence, Kalender Çelebi'nin “cümle aşık atası” üç büyük ozanın Yıldız dağı büyük Kızılbaş birlik toplantısında karşılıklı muhabbet ettiklerini açıkça göstermesi dışında, iki önemli olayı da vurgulamaktadır: Birincisi, dönemin Anadolu Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu Şah İsmail Hatayi'yi Ali olarak tanıdıkları ve onun donunda Ali'nin zuhur ettiğine inandıkları (Kızılbaş siyasetinin en önemli parçasıydı bu) gibi, Kul Himmet'i İmam Hüseyin, Pir Sultan'ı da İmam Hasan olarak öne çıkartıp değerlendirmiş ve büyük saygı göstermişlerdir. Otuzuna yaklaşmış bulunan Pir Sultan ile 17-18 yaşlarındaki Kul Himmet'e, henüz yirmi üçüne yeni girmiş Şah İsmail'i baba ve seçmiş onları kutsal aileden, ehlibeytten saymışlardır.

İkincisi doğrudan Kızılırmak'ın, padişah fermanlarıyla katledilip içine atılan Kızılbaş yığınların kanlarının rengini almasının simgesel öyküsüdür. Binlerce-onbinlerce Ali'lerin, Hasan ve Hüseyin'lerin bu ırmağa karışmış kanlarına dolaylı göndermedir.

Yine Kul Himmet bir düvazimam nefesinde, yardıma çağırdığı Muhammed Ali ve Oniki İmamları zikrederken üç ozanın adını birlikte anıyor. Hatta ilk dörtlükteki “Bastığın topraklar derman derdime” dizesini, doğrudan Şah İsmail'in Yıldız Yaylasına gelişiyle ilgili görmek çok olasıdır. Anadolu'nun her yöresinden gelen Alevi önder ve dedelerinin, Hacı Bektaş Dergahının başında bulunan Balım Sultan'ın temsilcisi olarak Kalender Çelebi'nin de katıldığını düşündüğümüz bu büyük toplantıda; Hacı Bektaş Dergahının başını çektiği siyaset, Anadolu'da yaşayan -özellikle Osmanlı ülkesinde oturan Alevi-Kızılbaş Türkmenlerin kendi toprakları “dertlerine derman'' olacağı gerçeğidir. Yani Kızılbaş devleti İran'da kurulup, Şah'ın Tebriz'den Küçük Asya'yı yönetme siyaseti eleştirilmiş ve Kızılbaş Safevi siyasetinin derhal değiştirilmesi arzu edilmiş. Kızılbaş ihtilalini gerçekleştiren kaynağa, yani başın gelip gövdenin üzerine oturması gerektiği tartışılmıştır.(Bu görüşün geniş açılımı ve Yıldız Dağı birlik toplantısı için bkz. İsmail Kaygusuz. Görmediğim Tanrıya Tapmam, Alevilik-Kızılbaşlık ve Materyalizm, Alev Yayınları; İstanbul, 1996, s. 220-232; İsmail Onarlı, Şah İsmail, Can Yayınları, İstanbul,2000, s. 73-86)) Kul Himmet'in sözünü ettiğimiz düvazimam nefesinin birinci ve sonuncu dörtlüklerini konumuzla çok yakın ilgisi dolayısıyla aşağıya alıyoruz:

 

Siperimde verdin bunu yedime

Yetiş car günleri Ali Muhammed

Bastığın topraklar derdime derman

Yetiş car günleri Ali Muhammed

(...)

Kul Himmet Hatayi Pir Sultan geldi

Kur'an Muhammed'e kandilden indi

Mucizatın gören bu dine indi

Yetiş car günleri Ali Muhammed

 

Ayrıca Pir Sultan Abdal'ın talibi Kul Himmet'in bir şiirinde, yana yakıla Pir'ini aradığnı ve Oniki İmamlardan, velilerden, peygamberlerden, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yatmakta olan erler-evliyalardan yardım dilediğine tanık oluyoruz. Kul Himmet “Allah bir Muhammed Ali diyerek” Pir'inin derdine düşüyor ve onu göremediği için çok dertli olduğunu söylüyor. Oniki İmamlar dahil olmak üzere 44 kişi ve yer adı geçmektedir. Kul Himmet'in bütün buraları dolaşmış ve bu erlerin mezarlarını ziyaret etmiş olması büyük olasılıktır. Ve yine olasıdır ki, kendisi de Pir'i gibi uzun süre izini kaybettirmiştir. Aşağıda sunduğumuz bu şiir bize Pir Sultan'ın nasıl uzun bir süre kayıplara karışıp gizlenmiş olduğunu açıkça göstermektedir:

 

Mekan mı tuttun sen bu gurbet illeri

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

... görsem sorayım sinleri

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Turna gibi kanadı var yolu var

Figanı var firkatı var ünü var

Ölümün elinden çokca gamı var

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Niyaz kılın Pir Sultan'a Pirime

Her kul dayanır mı böyle zulüme

Zayıf Yusuf melhem etsin yarama

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Hüseyin Ova'nın gen' olur yazı

Samah tutuyor mu gelini kızı

Bir haber vereydin Hüseyin Gazı

 

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Abdal Ata tekkesine varalım

Elven Çelebi'ye yüzler sürelim

Koyun Baba'ya bir peyik salalım

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Bu imiş kısmetim bunda Mevla'dan

Pirime kimler kıydı hey Yaradan

Bizi sevindirir bir gün ağladan

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Mehmet Dede Sultan erlerden okun

Karpuzu Büyük'ten gülleri sokun

Var imdi düşmanlar kınalar yakın

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Kızıl Deli imdadıma gelindi

Şah-ı Haydar ahvalimden bilindi

Çoban Baba'ya garibi sorundu

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Monla Hünkar Umur Sultan varıyom

Depreşir yaraya merhem arıyom

Baba Kaygusuz'u nerde soruyom

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Sahap çıkamadım da verdi Mısır'ı

Bilin Mısırlının çoktur kusuru

İmam Ali imiş erin asılı

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

İmam Hasan sır içinde sır idi

................ Erler imdat eylen gönül farıdı

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

İmam Hüseyin'in makamı kande

Üstüne irahmet yağmaz mı günde

Pirim kula himmet imdat etsin de

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Vardım idi İbrahim'e Halil'e

Erler niyaz kılın İmam Zeynel'e

Soralım Veysel'e Yemen iline

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Gelindi varalım Acem Şah'ına

Kimidi sır veren İmam Bakır'a

Sordum bulamadım İmam Cafer'e

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Eba Müslim teberini alıyor

Himmet eylen İsa gökten iniyor

Elalem Musa Kazım da biliyor

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Şit peygamber evladına Hu dedi

Güruh Naci silsilesi bu dedi

Muhammed Taki Naki'ye su dedi

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Hasan Askeri'den bulak miraci

Bostan Kulu'yunan Er Kara Hacı

Teslim Abdal Derviş Ali davacı

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Abdal Musa kalemini çalınca

Çok çağırdım üşermedi yalınca

Hesabımız görek Mehdi gelince

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Şeyh İbrahim Şeyh Hasan'ın gülüdür

Ali Baba Hubuyar'ın yaridir

Er Aslanoğlu'nu desen Ali'dir

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Gelindi varalım Hoca Bodun'a

Ak Hoca yardımcı ikrar güdene

Çeltek Baba yardım etmez la diyene (la: yok)

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Şeyh Nusret tekkisini unuttuk

Allah'ım şu dünyayı da kuruttuk

Dikin kefenimi suyum ılıttık

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Denizli Baba'nın da açıktır çiçeği

...

Ya Seyyid Selhaddin erin gerçeği

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Uyan Balım Sultan halim pek yaman

Hacı Bektaş Veli göndersin iman

Benim güttüğüm yol Sahib-i Zaman

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

 

Görelim yitiği buldu Kul Himmet

Yerden gökten evvel Ali Muhammed

Bendenin sorduğu bir zat-ı sıfat

Göremedim Pirimi dertliyim dertli

Yorum Gönder

0 Yorumlar