Sevgili okuyucularım, hükümetin Kürtçülük açılımı fos çıktı. Şimdi ellerindeki medyaya sürekli haber pompalıyorlar:
“Sayın PKK’lılar silahlarıyla birlikte sınır dışına çıkmaya başladı. Çukurca’dan beş, Şemdinli’den 11 kişi gitti. Çıkış sayısı önümüzdeki günlerde artış gösterecek!..”
Oysa çıkışları gören yok.
Bölgede görevli askerler dahil, onları hiç kimse görmedi.
Ya da gördüler de, kendilerine Ankara’dan verilen kanunsuz emirler nedeniyle görmezden geliyorlar.
Bu iki olasılıktan hangisinin doğru olduğu bilmemiz mümkün değil. Ancak ikisi de suçtur. Sen o bölgede koskoca bir ordu besleyeceksin, bir takım teröristler sınırdan ellerini kollarını sallaya sallaya geçip Irak’a gidecekler… Hem de ellerinde silahlarıyla… ve o koskoca ordu ile birlikte onların komuta kademesi de “görmedik, duymadık, bilmiyoruz” rolünü oynayacak!
Burası yolgeçen hanı mıdır ki, eline silahını alan istediği yere gidiyor, olacak iş midir?
* * *
Bu utanmazlığın yaşanacağı önceden belliydi. Tayyip bunu örtbas edip milleti kandırmak için akiller heyeti oluşturdu.
63 yağdanlık, liboş ve AKP’liden oluşan bu heyetler Türkiye turuna çıkarıldı. Amaçları topluma propaganda yapmak, masal okuyup kandırmaktı. gittikleri her yerde protesto edildiler. Pek çok yerde polis koruması altına alındılar. Olaylar çıktı, bunlara tepki gösterenlere yine biber gazı sıkıldı.
Çıtkırıldım akiller pek çok yerde çareyi kaçmakta buldu. Orhan gencebay gibi bazıları tura çıkmadılar. Tepkiler nedeniyle bir sürü toplantıyı iptal etmek zorunda kaldılar.
Akil yaratıkların amacı kayıtlara AKP’ye hizmet vermek olarak geçti.
* * *
Şunu hemen belirteyim, bu akiller çadır tiyatrosunun sergilediği marifet, ilk değildi. Türk Milleti bunun aynısına daha önce de tanık olmuştu.
Yakın tarihimizin en acı olaylarından biri, Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmemiz sonucunda Türkiye’nin işgal edilmesidir. işgal 1918 yılında Mondros teslim anlaşmasından hemen sonra başladı.
Yüzlerce Türk yurtseveri gözaltına alındı, sonraki aşamalarda ingilizler tarafından Malta Adası’na sürüldü. istanbul’da yargılanan bazıları idam edildi. Ülkede çok büyük bir tepki vardı.
O sırada başta olan, hain padişah vahdettin. Sadrazam (Başbakan) ise o hainin kardeşinin kocası olan Damat Ferit Paşa isimli bir monşer.
* * *
Bu ikisi kafa kafaya verip uzun uzun çare düşündüler. Milleti yatıştırmak gerekiyordu.
Aynen bugün olduğu gibi! Bu amaçla milletin huzuruna heyetler göndermeye karar verdiler. Aynen bugün olduğu gibi! Heyetler hazırlandı.
Ellerine padişahın milleti kandıracak beyannameleri verildi ve bunları halka okuyup aydınlatmaları (!) istendi.
Aynen bugün Tayyip’in yaptırdıkları gibi! Osmanlı işgal altındaydı, İzmir’e Yunan ordusu çıkmak üzereydi.
Millete birilerinin ağzından yalanlar söylenmesi gerekliydi. Yine aynen bugün olduğu gibi!
* * *
Osmanlı döneminde iki heyet hazırlandı. (Günümüzde yedi heyet.) Bunlara Heyet-i Nasiha (Nasihat heyeti) ismi verildi. Günümüzde akiller çadır tiyatrosu! Osmanlı heyetlerinin başkan ve üyelerini, çalışma bölgelerini İstanbul’da vahdettin ile Damat Ferit belirledi. Günümüzde o ikisi artık olmadığından, başkan, üyeler ve bölgeleri Tayyip belirledi.
Eski heyetin ve bugünkülerin görevi aynı idi: Osmanlı: “Aman vatandaşlar, siz padişah efendimize güvenin. Bu işgal Allah’ın yardımıyla inşallah bir gün bitecektir. Siz sakin olun, düşmana karşı silah kullanmayın.
Barış geliyor, indirin elinizdeki o silahları…” Bugünküler: “Aman vatandaşlar, sayın başbakanımıza güvenin. Açılım saçılım olaylarına sakın tepki vermeyin. Barış geliyor, terörist kardeşlerimize yan bakmayın. Apo hapisten çıkarsa fena mı olur yani!
Siz kimi protesto ediyorsunuz, indirin elinizdeki o Türk Bayraklarını!..”
* * *
İki büyük hain vahdettin ve Damat Ferit tarafından kurulan Osmanlı nasihat heyetleri bugünküler gibi dokuz değil, iki adetti.
Vapurla İzmir’e uğurlanan ilk heyetin başında şehzade Abdürrahim vardı. Bunlar Mudanya, Bursa, Balıkesir, İzmir, Konya ve Ankara ziyaretinde bulundu. Gittikleri her yerde büyük tezahüratla karşılandılar…
Çünkü halifemiz ve padişahımız efendimiz adına gelmişlerdi! Bugünküler gibi protesto edilmediler. Bugün olduğu gibi onların onuruna da valiler tarafından ziyafet sofraları kuruldu. İkinci Heyet-i Nasiha Doğu Trakya bölgesine gönderildi. Onun başında şehzade Cemalettin efendi vardı. Ulaştıkları en son nokta edirne oldu çünkü ötesi elimizden uçup gitmişti.
İstanbul’a dönünce padişahın huzuruna kabul edildiler ve gördüklerini anlattılar: “efendimiz, halkımızın durumu çok iyi. Hiçbir yerde vukuat olmadı. Halkımız memnun ve mutlu! Onlara bundan sonra kötü hiçbir şey olmayacağını anlattık.” Birkaç gün sonra İzmir de işgal edildi!
* * *
Osmanlı’da milleti uyutmak için tura çıkarılan nasihat heyetleri, Dolmabahçe Sarayı’nda vahdettin tarafından kabul edilmişti.
Aradan bunca yıl geçti, Türkiye Cumhuriyeti’nde milleti uyutmak için seferber edilen akiller heyeti önceki gün Tayyip tarafından yine Dolmabahçe Sarayı’nda bir kez daha kabul edildi.
“Her şey çok iyi gidiyor” dediler! Aradan tam 94 yıl geçmişti, tarih tekerrür ediyordu!
Hain vahdettin’den Tayyip’e, Heyet-i Nasiha’lardan akiller kumpanyasına, hiçbir şey değişmemişti.
Aynı filmi bir kez daha ve utanarak izliyorduk.
Emin Çölaşan - Sözcü