Bence devletin organlarını karıştırdılar:
Okullar; Kuran kursu...
Tiyatro; fen işleri müdürlüğü...
Mahkeme; ceza infaz...
Genelkurmay; şeref kıtası...
Camilerin ne olduğunu kendisi açıkladı zaten; kışla...
Kubbeyi de koy kafasına; miğfer...
Kafa da tabii karışık...
İsmet Paşa’ya kızdı...
Memleketi kötü idare ediyor diye...
Her şeyin yeri değişince...
İyi ki çıkışta makam arabası yerine korumasının sırtına binmedi...
Dışişleri Bakanı gidip Suriye’nin İçişleri Bakanlığı’nı yaparken... Kendisi de gitti demokrasiyi nerede aradı?..
Katar’da...
Bu ülkeyi düşman çizmesinden kurtaran, camilerin açık kalmasını, imamın minareye çıkıp ezan okumasını sağlayan kahramanlar ile... Dini ticarete, siyasete alet edip, insanları dinden imandan soğutan düzenbazlar da karıştırılınca...
Atatürk suçlu çıktı...
İyi mi?..
Adamın birisi organlarını karıştırdı, oğlu onu alıp ruh doktoruna götürdü...
Doktor burnuna işaret edip “Bu ne?” diye sordu:
“Kulak” dedi yaşlı adam...
“Şu kaşın altında iki tane, hani bakmaya yarayan, sağa sola gidip gelenler?..”
“T..k’lar...”
Evet, karıştırıyordu...
Uzun bir tedavi döneminden sonra doktor oğlunu çağırıp “Gelin alın babanızı, artık düzeldi” diye
haber gönderdi...
Geldi oğlu...
Bir test niyetine burnunu gösterip “Baba bu ne?” diye sordu...
“Burun...”
“Şu?..”
“Göz...”
“Şu?..”
Hepsini biliyordu artık...
Teşekkür edip doktoru öptüler, mutlu mutlu kapıdan çıkarken, baba oğluna dönüp “Hepsini bildim
değil mi?” dedi...
Oğlu “Evet, organlarını çok güzel bildin baba” deyince, baba parmağı ile kafasını gösterdi:
“Eeeee... Buna döt derler...”