Kök-Türkler çağını konu alan Ergenekon Destanı, Büyük Türk Destanı’nın bir parçası olup, Türklerin, yani bizlerin, Türk toplum yaşamında yüzyıllar boyunca etkisi olarak da günümüze kadar yansımıştır...
Bu müthiş destan, Bozkurt Destanının da genişletilmiş tarzda ana kaynağını içeren ve belirleyen ve gelişip büyüyen derinliğiyle, sonuçta büyük Türk soyunun kaynağına inen, gerçeklerle yoğrulmuş bir destandır.
Bozkurt efsanesinin bittiği yerde, soylu Ergenekon Destanı başlar...
Cengiz Han çağında, Moğol sahiplenmesi göze çarpsa da, efsanenin derin kökleri net ve açık olarak Türkleri göstermekte ve yeryüzü tarihi gerçeğine de böyle yansımaktadır...
M.S. 6.y.y dan itibaren Kök Türk Devleti, bir cihan imparatorluğu olarak da Ergenekon Destanının sahibidir. Bu destanın ana motiflerinden en çarpıcı yanı Demirci’dir... Destan içeriğinde, demirci dağda demir madeni bulur, Türkler bu madeni eriterek, Bozkurt’un önderliğinde Ergenekon’dan çıkarlar... Ve demiri en yararlı şekilde işleyip silah yaparak başka devletlere satarlardı. Göktürklerin ataları “demir cevheriyle dolu dağların eteklerinde yaşamış” ve buralardan yeryüzüne yayılmışlardır...
Bozkurt, Türkler’in kutsal hayvanıdır. Moğolların ise, kutsal hayvanı köpektir... Göktürklerden tam 5 y.y sonra Moğollar, Türklerle birlikte devlet kurmuşlardır; o zamana kadar demir ve araç gerecini hiç bilmezlerdi.
Ergenekon Destanında, Ergenekon ovasından çıkşta yol bulamayan Türkler, demir madeni içeren dağ yamaçlarını eriterek çıkmayı düşünür ve odun-kömürler bir araya getirilerek yetmiş körük yapılıp yetmiş yere yerleştirilir...Yedi ve yetmiş sayıları, dokuz ve katları Türkler’in mitolojik sayılarıdır... Bu Ergenekon motifleri, Anadolu efsanelerini de etkilemiştir...
O çağlardan itibaren, daima hürriyet ve kendi devletlerinde yaşama güç ve anlayışı, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra, fırsat yakaladığını sanan emperyal güçler, O eşsiz kahraman, mazisinden Hürriyet ve Devlet-Sancak sevdasını almış olan M.Kemal Atatürk kayasına çarptığı an, derslerini almışlardır...
Atatürk’ün, miras bıraktıkları Türkiye Cumhuriyet Devleti, işte kökleri Ergenekon Destanına gidecek kadar, onurlu bir hürriyet mazisine dayanmaktadır...
O eşsiz dâhi kahraman asker M.Kemal Atatürk’ün, hazine değerindeki “Gençliğe hitabesi” bir ölmez miras ve vasiyettir. Çünkü, Sevr’de emellerine kavuşamayan ve yeryüzünü sömüren malum güç ve sermaye düzeni, bu defa çevremizde, irili ufaklı uydu devletçikler yaratarak, bizi, evet biz yenilmez-yutulamaz Türkleri çember içine alarak izole etme sevdasında oldukları sanırım artık görülmekte olunmalıdır...
Siyasi iktidarlarımız, umarız tarihin acımasız yüzünü bizden daha iyi farkına varmalıdır... Milli sanayiimiz, Ergenekon destanındaki gibi, demir ve çelik ve ağır sanayide hür ve bağımsız olmalıdır!..
Eski Anayasa üyelerimizden ve eski Ulaştırma Bakanlarımızdan, çok eski dost ve ağabeyim olan saygıdeğer İHSAN PEKEL’in 3 cilt olarak yazıp adıma imzalayarak gönderdikleri “Atatürk’ü Anlamak ve Anmak” kitaplarını bugünler bir daha okuma lüzumunu hissettim!..
İçtenlik ve bilgi yüküyle donanımlı bu yapıtlardan bir daha gördüm ki, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, aziz Türk Milletine en doğru ve en gerçekçi vaz geçilemez yolu göstermişlerdir...
Yeter ki, O’nu anlamak ve anmakta kimse, ne gaflete ve ne de yanılgıya düşmesin...
Ergenekon Destanında görüleceği üzere, ecdadımız demir dağları eritmiş, ovaları dağları aşmış, biz ve yeni nesillere düşen görev de gerçek medeniyet yolunda, ilim irfanla cehaleti eritmektir...
Yeter ki, O’nu anlamak ve anmakta kimse, ne gaflete ve ne de yanılgıya düşmesin...
Ergenekon Destanında görüleceği üzere, ecdadımız demir dağları eritmiş, ovaları dağları aşmış, biz ve yeni nesillere düşen görev de gerçek medeniyet yolunda, ilim irfanla cehaleti eritmektir...
Alptekin CEBE
Bu müthiş destan, Bozkurt Destanının da genişletilmiş tarzda ana kaynağını içeren ve belirleyen ve gelişip büyüyen derinliğiyle, sonuçta büyük Türk soyunun kaynağına inen, gerçeklerle yoğrulmuş bir destandır.
Bozkurt efsanesinin bittiği yerde, soylu Ergenekon Destanı başlar...
Cengiz Han çağında, Moğol sahiplenmesi göze çarpsa da, efsanenin derin kökleri net ve açık olarak Türkleri göstermekte ve yeryüzü tarihi gerçeğine de böyle yansımaktadır...
M.S. 6.y.y dan itibaren Kök Türk Devleti, bir cihan imparatorluğu olarak da Ergenekon Destanının sahibidir. Bu destanın ana motiflerinden en çarpıcı yanı Demirci’dir... Destan içeriğinde, demirci dağda demir madeni bulur, Türkler bu madeni eriterek, Bozkurt’un önderliğinde Ergenekon’dan çıkarlar... Ve demiri en yararlı şekilde işleyip silah yaparak başka devletlere satarlardı. Göktürklerin ataları “demir cevheriyle dolu dağların eteklerinde yaşamış” ve buralardan yeryüzüne yayılmışlardır...
Bozkurt, Türkler’in kutsal hayvanıdır. Moğolların ise, kutsal hayvanı köpektir... Göktürklerden tam 5 y.y sonra Moğollar, Türklerle birlikte devlet kurmuşlardır; o zamana kadar demir ve araç gerecini hiç bilmezlerdi.
Ergenekon Destanında, Ergenekon ovasından çıkşta yol bulamayan Türkler, demir madeni içeren dağ yamaçlarını eriterek çıkmayı düşünür ve odun-kömürler bir araya getirilerek yetmiş körük yapılıp yetmiş yere yerleştirilir...Yedi ve yetmiş sayıları, dokuz ve katları Türkler’in mitolojik sayılarıdır... Bu Ergenekon motifleri, Anadolu efsanelerini de etkilemiştir...
O çağlardan itibaren, daima hürriyet ve kendi devletlerinde yaşama güç ve anlayışı, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra, fırsat yakaladığını sanan emperyal güçler, O eşsiz kahraman, mazisinden Hürriyet ve Devlet-Sancak sevdasını almış olan M.Kemal Atatürk kayasına çarptığı an, derslerini almışlardır...
Atatürk’ün, miras bıraktıkları Türkiye Cumhuriyet Devleti, işte kökleri Ergenekon Destanına gidecek kadar, onurlu bir hürriyet mazisine dayanmaktadır...
O eşsiz dâhi kahraman asker M.Kemal Atatürk’ün, hazine değerindeki “Gençliğe hitabesi” bir ölmez miras ve vasiyettir. Çünkü, Sevr’de emellerine kavuşamayan ve yeryüzünü sömüren malum güç ve sermaye düzeni, bu defa çevremizde, irili ufaklı uydu devletçikler yaratarak, bizi, evet biz yenilmez-yutulamaz Türkleri çember içine alarak izole etme sevdasında oldukları sanırım artık görülmekte olunmalıdır...
Siyasi iktidarlarımız, umarız tarihin acımasız yüzünü bizden daha iyi farkına varmalıdır... Milli sanayiimiz, Ergenekon destanındaki gibi, demir ve çelik ve ağır sanayide hür ve bağımsız olmalıdır!..
Eski Anayasa üyelerimizden ve eski Ulaştırma Bakanlarımızdan, çok eski dost ve ağabeyim olan saygıdeğer İHSAN PEKEL’in 3 cilt olarak yazıp adıma imzalayarak gönderdikleri “Atatürk’ü Anlamak ve Anmak” kitaplarını bugünler bir daha okuma lüzumunu hissettim!..
İçtenlik ve bilgi yüküyle donanımlı bu yapıtlardan bir daha gördüm ki, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, aziz Türk Milletine en doğru ve en gerçekçi vaz geçilemez yolu göstermişlerdir...
Yeter ki, O’nu anlamak ve anmakta kimse, ne gaflete ve ne de yanılgıya düşmesin...
Ergenekon Destanında görüleceği üzere, ecdadımız demir dağları eritmiş, ovaları dağları aşmış, biz ve yeni nesillere düşen görev de gerçek medeniyet yolunda, ilim irfanla cehaleti eritmektir...
Yeter ki, O’nu anlamak ve anmakta kimse, ne gaflete ve ne de yanılgıya düşmesin...
Ergenekon Destanında görüleceği üzere, ecdadımız demir dağları eritmiş, ovaları dağları aşmış, biz ve yeni nesillere düşen görev de gerçek medeniyet yolunda, ilim irfanla cehaleti eritmektir...
Alptekin CEBE
0 Yorumlar