Soykırım yalanıyla uluslararası camiada yaygara kopartılarak Türkler, Ermeni tecavüz ve saldırılarına karşı “Neden kendinizi savunacak önlemleri aldınız” diye suçlanmaktadır
Ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde başlayan Ermeni sorunu, Doğu Anadolu bölgesinde bağımsız bir Ermenistan Devleti kurulması sorunuydu. Ermeniler önce Rusların daha sonra İngilizlerin, en sonunda da Fransızların Türkiye toprakları üzerindeki emellerinin gerçekleştirilmesine katkı vererek bölgede bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmak üzere çeteler kurarak silahlı saldırılara geçmişlerdir. Amaçlarını zorla gerçekleştirmek üzere Türkiye topraklarını süreç içerisinde işgal eden Rus, İngiliz ve Fransızlarla hem işbirliği yapmış ve hem de onların öncü birlikleri gibi hareket etmişlerdir.
Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyorlar
General Harburt Heyeti’nin hazırladığı raporda bu gerçek şu cümlelerle ifade edilmiştir: “Ermeniler bugün bir politika aletidirler. İyi düşünmüyorlar veya Taşnak Komiteleri, halkı düşünmeye bırakmıyor.” Ermeniler bugün de Rusya, İngiltere, Fransa ve son zamanlarda da ABD’nin Türkiye’yi köşeye sıkıştırmakta kullandığı basit bir “politik alettir”.
General Harburt Heyeti’nin hazırladığı raporda bu gerçek şu cümlelerle ifade edilmiştir: “Ermeniler bugün bir politika aletidirler. İyi düşünmüyorlar veya Taşnak Komiteleri, halkı düşünmeye bırakmıyor.” Ermeniler bugün de Rusya, İngiltere, Fransa ve son zamanlarda da ABD’nin Türkiye’yi köşeye sıkıştırmakta kullandığı basit bir “politik alettir”.
Bağımsız devlet peşindeler
Türklerle Ermenileri karşı karşıya getiren Vatan sorunuydu. Türkler vatanlarını korumak, Ermeniler ise Türk toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurmak istiyorlardı. Bütün sorunu bu çelişki doğurmuştur. Bu durumu o zamanlarda Ermeniler tarafından yayınlanan çok sayıdaki yayında görmek mümkündür. Örneğin, Torino’da Ermeniler tarafından yayınlanan İtalyanca Armenia mecmuasının haziran 1916 tarihli nüshasında “Ermeni Meselesi ve Suret-i Halli” adlı yazı şu satırlarla sonlandırılmıştır: “Ya Türkler veyahut Ermeniler dışarı, diğer bir tabirle ya Osmanlı Devleti Ermenilerle meskun bulunan vilayetlerdeki hakimiyetlerinden vaz geçer ve bir Ermeni devleti kurulur ki, bu Avrupa’da olduğu gibi Asya’da dahi Osmanlı egemenliğinin sona ermesi demektir veyahut bu millet tamamıyla imha edilir.”
Türklerle Ermenileri karşı karşıya getiren Vatan sorunuydu. Türkler vatanlarını korumak, Ermeniler ise Türk toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurmak istiyorlardı. Bütün sorunu bu çelişki doğurmuştur. Bu durumu o zamanlarda Ermeniler tarafından yayınlanan çok sayıdaki yayında görmek mümkündür. Örneğin, Torino’da Ermeniler tarafından yayınlanan İtalyanca Armenia mecmuasının haziran 1916 tarihli nüshasında “Ermeni Meselesi ve Suret-i Halli” adlı yazı şu satırlarla sonlandırılmıştır: “Ya Türkler veyahut Ermeniler dışarı, diğer bir tabirle ya Osmanlı Devleti Ermenilerle meskun bulunan vilayetlerdeki hakimiyetlerinden vaz geçer ve bir Ermeni devleti kurulur ki, bu Avrupa’da olduğu gibi Asya’da dahi Osmanlı egemenliğinin sona ermesi demektir veyahut bu millet tamamıyla imha edilir.”
Tecavüz ve katliam
İşte bu çelişki Ermenileri harekete geçirmiş, Türkler de ülkelerini savunmak için gerekli önlemleri almıştır. Zira Osmanlı, son dönemlerinde üzerine çullanan emperyalist güçlerle “varlık-yokluk” kavgası verirken Ermeni çeteleri düşmanla işbirliği yaparak bu nedenle Türklere saldırmışlardır. Olaylar Ermeni çetelerinin bölgedeki Müslüman ahaliyi kaçırtmak için tecavüz, katliam, yakma, yıkma ve saldırılara kalkışmasıyla başlamıştır.
Sözde soykırım salgını
Meşru Osmanlı hükümeti ise zorunlu önlemler almak zorunda kalmıştır. Türkler bugün Ermeni tecavüz ve saldırılarına karşı “neden kendinizi savunacak önlemleri aldınız” diye suçlanmaktadır. Dünya çerçevesinde sözde “Ermeni soykırımı” salgınının altında yatan gerçek budur. Türklerden vatanlarını savunmalarının hesabı soruluyor!
İşte bu çelişki Ermenileri harekete geçirmiş, Türkler de ülkelerini savunmak için gerekli önlemleri almıştır. Zira Osmanlı, son dönemlerinde üzerine çullanan emperyalist güçlerle “varlık-yokluk” kavgası verirken Ermeni çeteleri düşmanla işbirliği yaparak bu nedenle Türklere saldırmışlardır. Olaylar Ermeni çetelerinin bölgedeki Müslüman ahaliyi kaçırtmak için tecavüz, katliam, yakma, yıkma ve saldırılara kalkışmasıyla başlamıştır.
Sözde soykırım salgını
Meşru Osmanlı hükümeti ise zorunlu önlemler almak zorunda kalmıştır. Türkler bugün Ermeni tecavüz ve saldırılarına karşı “neden kendinizi savunacak önlemleri aldınız” diye suçlanmaktadır. Dünya çerçevesinde sözde “Ermeni soykırımı” salgınının altında yatan gerçek budur. Türklerden vatanlarını savunmalarının hesabı soruluyor!
Türklerle artık birarada yaşayamayız!
Ermeni Patriği Varjabetyan Nisan 1878’de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e yolladığı mektupta “Ermenilerle Türklerin bir arada yaşamaları artık imkânsızdır. Eşitlik, adalet ve vicdan özgürlüğünü ancak bir Hıristiyan yönetimi sağlayabilir” demişti. Patrik, Mart 1878’de de İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Henry Layard’ı ziyaret ederek “Doğu’da bağımsız bir Ermenistan istiyoruz” demiş, ardında da sözlerini “Eğer siz yardım edemezseniz Rusya’ya müracaat ederiz” diye tamamlamıştır. Tarihe 93 harbi olarak geçen meşhur Türk-Rus savaşında Osmanlı Devleti yenilince Patrik derhal yüzünü Rusya’ya çevirir. Zira Osmanlı orduları yenilmiş, Rus orduları Yeşilköy önlerine gelmiştir. Osmanlı Ordularını yenen Rus Başkomutan Grandük Nikola, Artin Dadyan Paşa’nın Yeşilköy’deki köşkünde misafir edilir. Burada Grandük Nikola’yı bizzat ziyaret eden Patrik Nerses Varjebetyan başkanlığındaki Ermeni heyeti Çar’dan “Ermenilerin yaşadığı Doğu vilayetlerinin Ermenistan namıyla bir devletin istiklalinin ilanına müsaade edilmesini” talep eder. 31 Ocak 1878’de Ruslarla imzalanan Edirne Mütarekesi’nde Ermenilerle ilgili hiçbir hüküm olmamasına rağmen 3 Mart 1878 Ayastefanos, ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması’nda Ermenilerle ilgili bir madde yer almıştır. Bu maddede, “Hükümet halkı Ermeni bulunan eyaletlerde yerel ihtiyaçların gerektirdiği reformu ertelemeksizin yapma ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliğini sağlamayı yükümlenir ve ara sıra bu konuda düşünülen düzenlemeleri büyük devletlere bildireceğinden, adı geçen devletler konu edilen düzenlemelerin(reform) yerine getirilmesini, yürütülmesini gözetleyeceklerdi” denilmekteydi. Ermeniler Türklerle bir arada yaşamalarının imkânsız olduğunu, ayrı bir devlet kurmak istediklerini ve bunun için akla gelen her yola başvuracaklarını açıkça ifade etmişlerdir.
Bunun adına ihanet denir
Osmanlı, 1878 savaşında Ruslara yenilince Ermeniler Rus Orduları komutanıyla görüşerek tabiyetinde bulundukları Osmanlı devletine dayatmada bulunmasını istemişlerdir. Bunun adına ihanet denir. 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal ettiklerinde Ermeniler hem Ruslara öncülük etmiş hem de onlarla birlikte Türk kuvvetlerine saldırmışlardır. Bunun adı da hem ihanet hem de arkadan vurmaktır.
Ermeni Patriği Varjabetyan Nisan 1878’de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e yolladığı mektupta “Ermenilerle Türklerin bir arada yaşamaları artık imkânsızdır. Eşitlik, adalet ve vicdan özgürlüğünü ancak bir Hıristiyan yönetimi sağlayabilir” demişti. Patrik, Mart 1878’de de İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Henry Layard’ı ziyaret ederek “Doğu’da bağımsız bir Ermenistan istiyoruz” demiş, ardında da sözlerini “Eğer siz yardım edemezseniz Rusya’ya müracaat ederiz” diye tamamlamıştır. Tarihe 93 harbi olarak geçen meşhur Türk-Rus savaşında Osmanlı Devleti yenilince Patrik derhal yüzünü Rusya’ya çevirir. Zira Osmanlı orduları yenilmiş, Rus orduları Yeşilköy önlerine gelmiştir. Osmanlı Ordularını yenen Rus Başkomutan Grandük Nikola, Artin Dadyan Paşa’nın Yeşilköy’deki köşkünde misafir edilir. Burada Grandük Nikola’yı bizzat ziyaret eden Patrik Nerses Varjebetyan başkanlığındaki Ermeni heyeti Çar’dan “Ermenilerin yaşadığı Doğu vilayetlerinin Ermenistan namıyla bir devletin istiklalinin ilanına müsaade edilmesini” talep eder. 31 Ocak 1878’de Ruslarla imzalanan Edirne Mütarekesi’nde Ermenilerle ilgili hiçbir hüküm olmamasına rağmen 3 Mart 1878 Ayastefanos, ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması’nda Ermenilerle ilgili bir madde yer almıştır. Bu maddede, “Hükümet halkı Ermeni bulunan eyaletlerde yerel ihtiyaçların gerektirdiği reformu ertelemeksizin yapma ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliğini sağlamayı yükümlenir ve ara sıra bu konuda düşünülen düzenlemeleri büyük devletlere bildireceğinden, adı geçen devletler konu edilen düzenlemelerin(reform) yerine getirilmesini, yürütülmesini gözetleyeceklerdi” denilmekteydi. Ermeniler Türklerle bir arada yaşamalarının imkânsız olduğunu, ayrı bir devlet kurmak istediklerini ve bunun için akla gelen her yola başvuracaklarını açıkça ifade etmişlerdir.
Bunun adına ihanet denir
Osmanlı, 1878 savaşında Ruslara yenilince Ermeniler Rus Orduları komutanıyla görüşerek tabiyetinde bulundukları Osmanlı devletine dayatmada bulunmasını istemişlerdir. Bunun adına ihanet denir. 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal ettiklerinde Ermeniler hem Ruslara öncülük etmiş hem de onlarla birlikte Türk kuvvetlerine saldırmışlardır. Bunun adı da hem ihanet hem de arkadan vurmaktır.
Utanç verici cinayetler işlendi
1899-1909 yılları arasında Ermeniler, büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olmak üzere; 26’sı 1895 yılında olmak üzere, 32 isyan ve olay çıkardı. 26 Ağustos 1896 günü Papken Siuni’nin yönetiminde 26 Ermeni el bombası, dinamit ve diğer silahlarla Osmanlı Bankası’nı bastılar. Amaçları Avrupa ülkelerinin dikkatlerini çekmekti. Papken Siuni ve dokuz saldırgan çatışmada öldürüldü. Saldırganların başına saldırıyı planlayan terörist Karekin Pastırmacıyan geçmiş ve Rus elçiliğinin araya girmesiyle bir vapurla Türkiye’yi terk etmesine izin verilmiştir.
Suikast düzenlediler
İşin ilginç yanı terörist Karekin Pastırmacıyan daha sonra 1908 yılında tekrar İstanbul’a gelecek, 1908-1912 yıllarında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Erzurum’u temsil edecek, 1915 yılında Van isyanına katılacak ve 1918 yılında ise Ermenistan’ın ABD elçiliğini yapacaktır. 21 Temmuz 1905 tarihinde de birçoğu yabancı uyruklu olan Ermeni teröristler Padişah 2. Abdülhamit’e bombalı bir suikast düzenlemişlerdir. Bu suikasttan padişah kurtulmuş ancak 26 kişi ölmüş, 58 kişi yaralanmış, 17 arabayla 20 tane de at parçalanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın 1914 yılında çıkması ve savaşın en önemli aktörlerinden birisinin de Osmanlı İmparatorluğu olması, Ermenilerin önüne tarihi bir fırsat çıkarmıştı!
1899-1909 yılları arasında Ermeniler, büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olmak üzere; 26’sı 1895 yılında olmak üzere, 32 isyan ve olay çıkardı. 26 Ağustos 1896 günü Papken Siuni’nin yönetiminde 26 Ermeni el bombası, dinamit ve diğer silahlarla Osmanlı Bankası’nı bastılar. Amaçları Avrupa ülkelerinin dikkatlerini çekmekti. Papken Siuni ve dokuz saldırgan çatışmada öldürüldü. Saldırganların başına saldırıyı planlayan terörist Karekin Pastırmacıyan geçmiş ve Rus elçiliğinin araya girmesiyle bir vapurla Türkiye’yi terk etmesine izin verilmiştir.
Suikast düzenlediler
İşin ilginç yanı terörist Karekin Pastırmacıyan daha sonra 1908 yılında tekrar İstanbul’a gelecek, 1908-1912 yıllarında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Erzurum’u temsil edecek, 1915 yılında Van isyanına katılacak ve 1918 yılında ise Ermenistan’ın ABD elçiliğini yapacaktır. 21 Temmuz 1905 tarihinde de birçoğu yabancı uyruklu olan Ermeni teröristler Padişah 2. Abdülhamit’e bombalı bir suikast düzenlemişlerdir. Bu suikasttan padişah kurtulmuş ancak 26 kişi ölmüş, 58 kişi yaralanmış, 17 arabayla 20 tane de at parçalanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın 1914 yılında çıkması ve savaşın en önemli aktörlerinden birisinin de Osmanlı İmparatorluğu olması, Ermenilerin önüne tarihi bir fırsat çıkarmıştı!
0 Yorumlar