Almanya’da, resmi rakamlara göre 3 milyona yakın Türk kökenli insan yaşıyor.
Bunlardan büyük bir bölümü ‘çifte vatandaşlık’ hakkından yararlanarak ‘Almanya vatandaşı’ oldu, çok az bir bölümü ise çıkarılan bütün zorluklara rağmen hâlâ ceplerinde ‘Türkiye pasaportu’ taşımaya devam ediyor.
‘Temel haklar ve özgürlüklerin’ ticaretini yapan Avrupa Birliği’nin ‘motor gücü’ olan Almanya, ne yazık ki bugüne kadar ‘kendi topraklarında’ yaşayan Türk kökenli çocukların ‘kendi dillerinde’ eğitim görmelerine izin vermedi.
‘Alman okullarına’ devam etmeye zorlanan Türk çocuklarından önemli bir bölümü, ’Almanca’ dilinde verilen derslerde yeterince ’başarı’gösteremedikleri için adeta ‘geri zekâlı’ muamelesine tabi tutuldular.
Bugüne kadar çok girişimci, çocuklarının ‘Türkçe’ eğitim görebilmesi amacıyla ‘Türk okulu’ açmaya teşebbüs etti, ancak karşısında Alman hükümetini buldu.
Almanya yasalarına göre, her önüne gelenin resmi dil olan ‘Almanca’ dışında eğitim veren bir ‘temel eğitim’ kurumu açması yasak.
***
Türkiye’de bir ‘Alman Üniversitesi’ kurulması için Beykoz’da 120 dönüme yakın ‘fidanlık’ bir araziyi tahsis eden hükümet, karşılığında Almanya’dan bir ‘Türk lisesi’ açılması ricasında bulununca neredeyse kıyamet koptu.
Teklifi önce reddeden Almanya Şansölyesi Angela Merkel, daha sonra yarım ağızla “Evet” derken şu ön şartı getirmeyi de ihmal etmedi:
– “Türkiye’nin Almanya’da okulları olabilir. Ama bu Almanca öğrenmemek için bir bahane olmamalı. Yeni kuşakların topluma uyumlu olmasını istiyoruz.”
Peki, bugüne kadar ‘ulusal birlik ve beraberliğini’ muhafaza edebilmek adına kendi topraklarında “Türkçe” eğitim veren bir tek Türk okulu açılmasına bile müsaade etmeyen Almanya, nasıl oluyor da ‘AB Komiserleri’ aracılığı ile her fırsatta Türkiye’ye ‘anadilde eğitim hakkını’ dayatıyor, her isteyenin ‘istediği dilde’ eğitim görebilmesi için baskı yapıyor.
Bu ikiyüzlülüğü ‘temel hak ve özgürlükler’ ile açıklamak mümkün müdür?
Yoksa bir ‘art niyet’ mi söz konusudur?
***
Almanya, aslında kendi açısından haklı.
‘Tarihi deneyimlerinden’ dolayı, ülkesinde ‘farklı bir dil’ ile verilecek eğitimin ileride ‘hangi sonuçlara’ yol açacağını çok iyi biliyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, memleketin dört bir yanında ‘Amerikan’ kolejleri, ‘Alman’ ve ‘Fransız’ liseleri kuruldu.
Her türlü denetimden uzak olan ve ‘kendi özel müfredatlarını’ uygulayan bu okullar, kısa zamanda birer ‘ajan okullarına’, öğrencileri de ‘ajanlara’ dönüştü.
Emperyalistler ile işbirliği yaparak, buldukları ilk fırsatta devlete karşı ‘isyan bayrağı’ açan hainlerin elebaşları, bu okullarda yetişti.
Cumhuriyet kurulduktan sonra kapatılan bu okulların bir kısmı, ne yazık ki günümüzde hâlâ ‘aynı işlevlerini’ sürdürmeye devam ediyorlar.
Bu okullarda eğitim gören çocuklar, kendi ‘kimliklerini’, kaybederek, küçük yaştan itibaren ‘dillerini’, ‘kültürlerini’ve ‘değerlerini’ özümsedikleri ülkelerin gönüllü birer ‘misyoneri’ haline geliyorlar.
***
Almanya’daki hükümet, Türk çocuklarının ‘entegrasyon’ programı kapsamında ‘kendi kimliklerini’ kaybederek ‘dönüşmelerine’ katkıda bulunan ‘Türk’ görünümlü ‘Truva’ atlarına her yıl törenle ‘nişanlar’ ve ‘ödüller’ veriyor.
Türkiye’deki iktidar ise, ‘anadilde’ eğitimin önünü açıp, ‘etnik ayrılıkları’ daha da keskinleştirmeye çalışıyor.
‘Temel haklar ve özgürlüklerin’ ticaretini yapan Avrupa Birliği’nin ‘motor gücü’ olan Almanya, ne yazık ki bugüne kadar ‘kendi topraklarında’ yaşayan Türk kökenli çocukların ‘kendi dillerinde’ eğitim görmelerine izin vermedi.
‘Alman okullarına’ devam etmeye zorlanan Türk çocuklarından önemli bir bölümü, ’Almanca’ dilinde verilen derslerde yeterince ’başarı’gösteremedikleri için adeta ‘geri zekâlı’ muamelesine tabi tutuldular.
Bugüne kadar çok girişimci, çocuklarının ‘Türkçe’ eğitim görebilmesi amacıyla ‘Türk okulu’ açmaya teşebbüs etti, ancak karşısında Alman hükümetini buldu.
Almanya yasalarına göre, her önüne gelenin resmi dil olan ‘Almanca’ dışında eğitim veren bir ‘temel eğitim’ kurumu açması yasak.
***
Türkiye’de bir ‘Alman Üniversitesi’ kurulması için Beykoz’da 120 dönüme yakın ‘fidanlık’ bir araziyi tahsis eden hükümet, karşılığında Almanya’dan bir ‘Türk lisesi’ açılması ricasında bulununca neredeyse kıyamet koptu.
Teklifi önce reddeden Almanya Şansölyesi Angela Merkel, daha sonra yarım ağızla “Evet” derken şu ön şartı getirmeyi de ihmal etmedi:
– “Türkiye’nin Almanya’da okulları olabilir. Ama bu Almanca öğrenmemek için bir bahane olmamalı. Yeni kuşakların topluma uyumlu olmasını istiyoruz.”
Peki, bugüne kadar ‘ulusal birlik ve beraberliğini’ muhafaza edebilmek adına kendi topraklarında “Türkçe” eğitim veren bir tek Türk okulu açılmasına bile müsaade etmeyen Almanya, nasıl oluyor da ‘AB Komiserleri’ aracılığı ile her fırsatta Türkiye’ye ‘anadilde eğitim hakkını’ dayatıyor, her isteyenin ‘istediği dilde’ eğitim görebilmesi için baskı yapıyor.
Bu ikiyüzlülüğü ‘temel hak ve özgürlükler’ ile açıklamak mümkün müdür?
Yoksa bir ‘art niyet’ mi söz konusudur?
***
Almanya, aslında kendi açısından haklı.
‘Tarihi deneyimlerinden’ dolayı, ülkesinde ‘farklı bir dil’ ile verilecek eğitimin ileride ‘hangi sonuçlara’ yol açacağını çok iyi biliyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, memleketin dört bir yanında ‘Amerikan’ kolejleri, ‘Alman’ ve ‘Fransız’ liseleri kuruldu.
Her türlü denetimden uzak olan ve ‘kendi özel müfredatlarını’ uygulayan bu okullar, kısa zamanda birer ‘ajan okullarına’, öğrencileri de ‘ajanlara’ dönüştü.
Emperyalistler ile işbirliği yaparak, buldukları ilk fırsatta devlete karşı ‘isyan bayrağı’ açan hainlerin elebaşları, bu okullarda yetişti.
Cumhuriyet kurulduktan sonra kapatılan bu okulların bir kısmı, ne yazık ki günümüzde hâlâ ‘aynı işlevlerini’ sürdürmeye devam ediyorlar.
Bu okullarda eğitim gören çocuklar, kendi ‘kimliklerini’, kaybederek, küçük yaştan itibaren ‘dillerini’, ‘kültürlerini’ve ‘değerlerini’ özümsedikleri ülkelerin gönüllü birer ‘misyoneri’ haline geliyorlar.
***
Almanya’daki hükümet, Türk çocuklarının ‘entegrasyon’ programı kapsamında ‘kendi kimliklerini’ kaybederek ‘dönüşmelerine’ katkıda bulunan ‘Türk’ görünümlü ‘Truva’ atlarına her yıl törenle ‘nişanlar’ ve ‘ödüller’ veriyor.
Türkiye’deki iktidar ise, ‘anadilde’ eğitimin önünü açıp, ‘etnik ayrılıkları’ daha da keskinleştirmeye çalışıyor.
0 Yorumlar