Gerçek demokratik düzenin bulunduğu ülkelerde din üzerinden siyaset yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti de din veya mezhep üzerinden siyaset yapılmasını çağdışı görmüş ve yasaklamıştır. Gerçek demokratlar; bu siyaset anlayışını her zaman eleştirmişler ve reddetmişlerdir. Elbette ki Alevi toplumu da din veya mezhep temelli siyaseti ilkellik olarak kabul eden bir gruptur. Geçmişte; Alevilik üzerinden siyaset yapmaya çabalayan partilerin ilgi görmemesi de Alevi toplumunun siyasetle inancı birbirine karıştırmadığını açıkça göstermektedir.
Kemal Atatürk; mezhep veya etnik köken ayrıştırmasını yasaklarken; toplumdaki çoğunluğun azınlığı baskı altına almasını önleyen bir sistem yaratmıştır: Laik düzen. Laik düzen; çağdaş yaşam tarzıyla iç içe geçirilerek Alevi toplumunun eşit yurttaşlar halinde yaşayabilmelerinin önünü açmıştır.
İşte; tarih boyunca Alevileri düşman belleyen gerici kesimler; Alevilerin eşit yurttaş haline getirilmelerine ve kendi egemenliklerinin bu yolla sona erdirilmesine bir türlü razı olmamışlardır. Bugün Atatürk’e ve devrimlerine gerici kesimin savaş açmasının sebebi budur…
Günümüzde; demokrasiyi çoğunluk diktası haline getiren iktidarın; Alevi toplumunu Atatürk çizgisinden saptıracak her yolu denediğini görmekteyiz. Dün, Tunceli’deki Kızılbaşlara ‘dinsiz’ diyen Fethullah Gülen iken; bugün Dersim olaylarını en üst yalanlarla kullanarak Alevileri Atatürk ve cumhuriyete karşı dikmeye çabalayanlar; Gülen’in basındaki adamlarıdır.
Hükümeti de kontrol eden bu odağın önümüzdeki amacı; AKP’yi 2011 yılındaki seçimlerde de iktidarda tutmaktır. Bunun için de hükümetin karşısındaki halk güçlerinin dağıtılması, oylarının parçalanması gibi bir plan devreye sokulmuştur. Bunun için de Kürtlerin oyunun ve Alevilerin oyunun bölünmesi temel amaç yapılmıştır. Şimdi şu soruya cevap verme zamanı gelmiştir: Aleviler, Ataütürk’ün yanında mı yoksa Fethullahçı güçlerin emrinde mi olacaklar?
Alevi oylarının parçalanması için CHP’ye saldırılıyor. Bunun için önce CHP kökenli Mustafa Sarıgül; devreye sokuldu. Bunun yetmeyeceği anlaşılınca da Alevi örgütlerinden birisi olan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) parti kurması için iteklendi.
ABF, elbette ki Alevilerin tümünü temsil etmiyor. Buraya daha çok Aleviliği siyasal bir olgu gibi gören okumuş kesim ilgi gösteriyor. Bu örgüt adına yapılan ‘400 bin üyeli’ türündeki açıklamalar; Alevi nüfusunu 25-30 milyon gösteren açıklamalardan daha abartılı. Alevi toplumunu temsil eden gerçek örgütsellik; dergahlardır. Bundan başka Cem Vakfı ve Alevi Vakıfları Federasyonu gibi başka örgütlenmeler de var. Çok geniş bir yelpazeye yayılmış bağımsız Alevi dernekleri de bulunuyor.
ABF Başkanı Ali Balkız gazetelere ve televizyonlara verdiği demeçlerde, sürekli CHP’yi eleştiriyor ve CHP’yi baraj altında bırakmaktan söz ediyor. Böyle bir duruma en fazla AKP’lilerin ve Fethullahçıların sevineceği kesin…
Ali Balkız; CHP’yi kötülemek için tarihsel gerçekleri bile çarpıtıyor. Milliyet’teki açıklamasında şöyle diyor Sayın Balkız: ‘Oysa Atatürk“ün kurduğu köy enstitülerini ne hazindir ki CHP kaldırdı. İmam hatip okullarının en çok açıldığı yıllar koalisyonda Ecevit’in olduğu yıllardır.’
ABF Başkanı Balkız’ın kötü niyetli olduğunu bu cümlede bilerek yaptığı yanlışlar gösteriyor. İşte size köy enstitüleri ile ilgili gerçek bilgiler:
17 Nisan 1940 günü 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi. Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitülerine dönüştürüldü ve 1940-41 öğretim yılında 10 yeni Enstitü daha açıldı. Bu sayı 1945-46 öğretim yılına kadar 20′ye çıkarıldı; 1948-49 öğretim yılında bir tane daha açıldı. 1953 yılında Köy Enstitüleri Programı ile İlköğretmen Okullarının programları birleştirildi. 1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okulu’na dönüştürüldü.
Bu temel bilgiler gösteriyor ki Köy Enstitülerinin kapatılması; Demokrat Parti döneminde olmuştur.
Peki imam hatip okulları en fazla Bülent Ecevit döneminde mi açılmıştır? İşte size başbakanların ne kadar imam hatip lisesi açtığını gösteren o liste:
Adnan Menderes: 1951-59: toplam 19 okul; İsmet İnönü :1962-63:7okul; Süleyman Demirel: 1965-71: 46 okul; Bülent Ecevit: 1974-75: 29 okul; Süleyman Demirel 1975-78: 233 okul; Bülent Ecevit: 1978-79: 4 okul; Süleyman Demirel: 1979-80: 36 okul; (Kaynak: Faik Bulut; Ordu ve Din, Berfin Yayınları; s. 176)
Ali Balkız; ‘CHP’yi baraj altına götürmek’ sevdasıyla ortaya çıkar; en temel konularda bile böyle çarpıtmalar yaparsa; niyetinin Alevilere değil iktidara hizmet olduğunu düşünürüm. Eğer Ali Balkız ve arkadaşları siyaset yapacaklarsa; önce üzerlerindeki Alevi hırkasını çıkarsınlar; yani ABF yönetiminden ayrılsınlar; sonra istedikleri siyaseti yürütsünler. Bakın bakalım, arkasından bir kişi bile gidecek midir? Alevi kimliğini kullanarak parti kurmaya kalkışanların; Necmeddin Erbakan’a söz söyleme hakları kalabilir mi? Bunların laiklikten söz etmeleri ciddiye alınabilir mi? Bir de aralarına Ufuk Uras’ı alacaklarmış. Tam belli oluyor Balkız ve arkadaşlarının amaçları. O Ufuk Uras ki; ABD emperyalizmine arka çıkmıştır. O Ufuk Uras ki Fethullahçı gazetelere sayfa sayfa demeçler vermiştir.
Şimdi yeniden başa dönelim: Laik cumhuriyeti savunan CHP’yi zayıflatmak için Amerikancı ve Fethullahçı Ufuk Uras ile sahte laik Ali Balkız el ele vererek sahte solculuk adına parti kuracaklar. Eminim ki partinin maddi ihtiyacını karşılamakta hiçbir sorunları olmayacaktır.
Ne acı ki; Alevi toplumunun bir örgütü daha (ABF); son yönetimin siyasi hırsı uğruna batırılıyor.
0 Yorumlar