Cem töreninde on iki hizmet vardır. Buyruklarda bu konu tarikatta on iki erkân ya da on iki farz baslığı altında geçmektedir. Tarikat içindeki on iki hizmet, On iki İmama karşılık olarak ortaya konmuştur. Ancak Buyruklarda cem töreninin ayrıntılı bir betimlemesine rastlanmamaktadır. Buyruklara göre farklılık arz eden on iki hizmetin ne olduğu ifade edildikten sonra törenin bilindiği varsayılarak bilinen bir bilgi üzerinden törenle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
Örnek vermek gerekirse Gölpınarlı 199’da tarikat içinde on iki imama karşılık on iki hizmet olduğu söylenerek şunlar sayılmıştır: Mürsid, pir, halife, zâkir, çeragcı, gözcü, tarikcı, cemiyet bası, nakib, saka, ferraş ve hadim.(121) Aynı buyruğun başka bir yerinde ise on iki hizmet olarak şunlar zikredilmiştir: Çeragcı, zâkir, tarikcı, pervane, rıdvan, münadi, sofradar, meydancı, asçı, sâki, atesbaz ve semazen.(122) Aytekin-Gümüşhacıköy nüshasında ise talibin yola girdikten sonra yapmadan halkaya oturamayacağı on iki hizmet adı altında su hizmetler sıralanır. Paspant, öznekçi, seyit ferraş, ibrikçi (Selman-ı Pak’ın hizmetidir), sofradar (Kamber’in hizmeti), çeragçı (Cabir-i Ensar’ın hizmeti), saka, zâkir, kurbancı (Hz. İbrahim), gözcü (İsrafil), peyk (Cebrail), sema’.(123) Aytekin Hacı Bektaş II’ de tarikatın on iki erkânı olduğu söylenerek bunlar yerine getirilmeyince ayin-i cemin tamamlanamayacağı söylenir. Bu menzillerin sahipleri de yerine getirenler de Ali evlatlarıdır. Hz. Sah (Hz. Ali) ayin-i cem vaktinde bu hizmetlerin her birini bir evladına gülbank edip ondan sonra erkânını sürmüştür. Bu hizmetler ve sahipleri şunlardır:
Tarikatçı-İmam Hasan, berber-Muhammed Hanefi, saki-Tayyib, süpürgeci-Turab, ferras-İmam Hüseyin, zâkir-Abdüssamed, sofradar-Abdülvahid, hadim-Abdülmuin, gözcüAbdülkerim, pervane-Abdullah, çeragcı-Hadi-i Ekber, kapıcı-Abdülceli. Bu adları zikredilen evlatların hepsi Hz. Ali’nin çocuklarıdır.(124) Gökçelerde, on iki hizmetten besi temsil ettikleri imamlarla beraber şöyle zikredilmiştir. Birinci Pir-İmam Hüseyin, ikinci Zâkir-İmam Cafer-i Sadık, üçüncü Gözcü-
İmam Zeynelabidin, dördüncü Tarikcı-İmam Muhammed Bakır, besinci Halife/Hadim-İmam
Muhammed Taki’dir. Pirin görevi cemi gözlemek, zâkirin ki zikr eylemek, gözcünün ki günahkârı gözlemektir. Tarikçının görevi tarik çalıp Allah’ı yâd eylemek; hadimin ise hizmet etmesi gerekir.(125)
Şeyh Safi Buyruklarında on iki hizmetin uygulanması ile ilgili bilgi verilirken bazı hizmetler hakkında ayrıntılı bilgi verilirken bazılarına değinilmemiştir. Buna göre, öncelikle meydancı meydanı süpürüp devşirince her talip postuna oturur. Çeragcı çeragı uyarınca meydancı yine meydanı süpürür, sitemden geçen varsa geçer, sonra meydancı sitemden geçenin günahını ateşe atmak için meydanı yine süpürür. Ardından bir fasıl Menâkıb-ı Evliya okunur ardından devran tamamlanınca el ele gülbank eder sonra sema ederler sonra yine üçer piyale döner sonra mürsid mümini bir tarafına ve müslimi(126) bir tarafına alıp hangi lokmayı hangi talibe nazar ederse gelip mürşide niyaz ede mürşit bir talibe noksanı vardır diye lokma vermezse yahut lokmayı tecrit kılıp bazı talibe lokma değmezse yine vurup mürşide niyaz edip “erenler gönlümüz ganidir kanaati vardır” diyeler sonra çeragcı ayak üzere gelip batın erenlerine gülbank edip hâb-nazda olalar, iş bu erkân Muhammed Ali’den kaldı. Her kim buna münkir olursa Mülcem’dir, lakin özünü bilmezlere bunu açmayalar, bu sırrı nâ-mahreme göstermeyeler, on iki imam ve ma’sum-ı pâk kanlısıdır araya getirmeyip muhkem tuta ve sitem ve tercüman vermeyince merduddur. (127) Bu hizmetlerden mürşid postu sah-ı keremdir, Hz. Ali’nin sırrıdır. Hizmet talep edene cemiyet bası zahiren ve batınen bakıp o kişinin verilecek hizmete layık olup olmayacağına ve hakkından gelip gelmeyecegine bakar. Bu nedenle kendisine hizmet verilen bir talip dikkat etmeli ve görevini eksiksiz yapmaya gayret etmelidir. Eğer başarısız olursa onun yerine o isi yapabilecek baksa birinin seçilmesi gerekir.(128)
İmam Cafer Buyruğunda her sene yılbaşında yapılan görgü cemiyle ilgili su bilgi verilmiştir: “Bir mümin yılbaşı gelip de pir huzuruna geçtiği zaman, pir olan “Ask ola!” der. Talip,
Fazlı dârına iner. Pir; “Ey talip cesedine can verdi, kalbine iman verdi, söylenmeğe dil verdi, tutmaya el verdi. Ne gördün, ne işittin? Aldığın var ise ver, ağlattığın var ise güldür. Döktüğün var ise doldur, yıktığın var ise kaldır,” der. Eğer görgüden geçen talipte kul hakkı yok ise o zaman ona
Hakk’ın emrinden, farzından; peygamberin sünnetinden; Hz. Ali’nin tarikatından sorular sorar.
Talibe yarasan, varsa günahını itiraf etmek, pire yarasan ise talibin günahı mesayıh kavline göre nasıl temiz oluyorsa ona göre muamelede bulunmaktır. Talip, günahını saklarsa Hz. Ali’nin tarikatını yalanlamış, yol haini ve uğrusu olmuş olur. Tarikat ona helal olmaz, yediği lokma haram olur, yaptığı sema haram olur, ceme gelen Müslüman bacılara baksa namahremdir. Şeriatta, tarikatta eli bos olur, mahşerde Arasat meydanında kalır. Pirin yapması gereken de talibin günahına göre sitemini sürüp, “Bizim gözümüze iyisin, Hak Teâlâ’nın indinde iyi olasın,” demesidir. Eğer pir, talibin zenginliğine ya da güzelliğine bakıp; iyisin, senin günahından geçtim,” derse o talip buna aldanıp “iste pirim günahımdan geçti,” diye düşünmemelidir, ancak onun günahı artmış olur.(129)
Bazı Buyruklarda cem erkânıyla beraber bir de halka-i sohbetten bahsedilmektedir. Halka-i sohbet ya da sohbet halkası, taliplerin pirin huzurunda bulunmaları ve sohbetini dinlemeleridir. Seyh Safi sohbet halkası hakkında şunları söylemiştir: Halka, evliyanın korusudur, her kim evliyanın korusuna girerse o kisi evliyanın bendelerinden olur, yetmiş bin hicabdan kurtulur ve hemen tecellâ-i zât hâsıl olur, gönlü gözü besaretle dolar, muradına-maksuduna vâsıl olur. Bu koruda bas ve candan geçen muhakkak şehit olur. Avamdan kesilen, halktan uzlet eden ve evliya korusuna giren talibe ölüm yoktur, tüm korkulardan emin olur, ölümü bir evden başka bir eve taşınmak gibidir, sorgusuz sualsiz cennete girer.(130) Bir talip evliya halkasında oturmuş olsa, nazarı dışarıda olsa yeziddir, münafıktır, yüzü karadır. Ayrıca bir talip iki gönlü bir etmese haricidir.
Yine evliyaya ikrar verip, iman getiren ve mürebbisine iradet getirip teslim olan bir talip, mecliste oturuyorlarken aralarından biri marifet haberi açıp evliya nefesi söylese de biri ben bu söylenenlere inanmıyorum dese, eger orada bulunan taliplerden biri onu uyarmaz ve sen günahkârsın demezse onlara dahi o halka-i sohbet haram olur. Orada yenilen içilen haram olur, meclistekilerin hepsi zalim olur. Böyle olan talip eğer boyun verip pişmanlık duyarsa tecdid-i iman getirip mürşidinin emrini yerine uyarak günahı bağışlanır, aksi takdirde diğer talipler onu aralarına almazlar, yoldan sürgün olur. (131)
__________________________________________
121 Gölpınarlı 199, vr.116a; Gökçeler, s.405–406.
122 Gölpınarlı 199, vr.132b-133a. Burada mürsid, hizmetten bir kişi olarak zikredilmemiş, ancak aynı yerde meydanın basında bulunan sağına Müslimleri (bayanları), soluna erenleri (erkekleri) oturtur, denmiştir.
123 Aytekin–Gümüşhacıköy, s.200–201.
124 Aytekin–Hacı Bektaş II, s.244–245.
125 Gökçeler, s.261–262.
126 Gölpınarlı Buyruklarında da ‘Müslim’ ifadesi bayanlar için, ‘mümin’ ifadesi erkekler için kullanılmıştır.
127 Gölpınarlı 199, vr.133a-133b.
128 Gölpınarlı 199, vr.116a-116b; Gökçeler, s.406–407.
129 Aytekin–Alaca, s.189–190; Aytekin–Hacı Bektas I, s.226–227; Bozkurt, s.90.
130 Gölpınarlı 181, vr.12b; 198, vr.31a; 199, vr.59b; Gökçeler, s.148–149. Muhammed Sadık Naibi’nin Farsa-Türkçe çevirisini yayınladığı Buyruğun bu konusu, halka-i sohbet (sohbet halkası) yerine yanlışlıkla halka muhabbet etmek olarak çevrilmiştir. Bkz. a.g.e. 46–47.
131 Gölpınarlı 181, vr.13a; 198, vr.32b-33b; 199, vr.60b-61a; Gökçeler, s.153–155. “Alevilikte halka namazı vardır” söylemi, pirin huzurunda halka halinde oturup pirin nasihatlerini dinlemek demek olan halka sohbetine dayanıyor olmalıdır.
0 Yorumlar