Cem Erkânı
Cem kelimesi Arapça (>?@) fiil kökünden gelip isim olarak toplanma, bir araya gelme anlamına gelir. Buyruklarda cem erkânı, kelime olarak cem(107), ayn-ı cem, (108) cem’iyyet, (109) ayn-ı cem cem’iyyeti (110) ve meydan (111) seklinde ifadelerle anlatılmaktadır.
Cemle ilgili Kuseyri’den cem ve fark açıklamasından sonra Gölpınarlı, Mevlevilerde aynu’l-cem’ vahdet nes’esiyle ve cezbeyle askla ihvanın tam bir birlik hâlinde toplanıp semâ’ ve sefâ ile dem sürmesi anlamına kullanılır. Bu terim halk dilinde ayn-i cem seklinde söylenir.(112) Gölpınarlı Buyruklarında cem, taliplerin bir araya gelip evliya erkânını icra etmesi olarak tanımlanmıstır.(113) Cemin icra edileceği yerin adı meydandır.(114) Bazı Buyruklarda, cemin kaynağı olarak İslam’ın ortaya çıktığı ilk yıllar gösterilir. Müslümanların çoğalmasıyla yol, erkân ve irşat yürütülecek bir yere ihtiyaç duyulduğu ve bunun üzerine Hz. Peygamber’in emriyle uygun bir evin bu is için hazırlandığı anlatılır.(115)
Miraç Olayı ve Kırklar Cemi
Alevilikte Kırklar cemi denince akla, Hz. Muhammed’in Miraç’ta ya da Miraç sonrası Hz. Ali’nin sırrına ermesi ve kırklarla tanışması gelir. Şeyh Safi Buyruklarında kırklar meselesi hadimlik baslığı altında söyle anlatılır: Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider kapıyı çalar. _çeride sohbet etmekte olan kırklar, “kimsin?” diye sorunca, o da, “ben peygamberim, kapıyı açın içeri gireyim, siz erenler ile dem didar göreyim,” der. Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,” deyince Hz. Peygamber, hemen geri döner. Bunun üzerine Hak Teâlâ’dan “geri dön” nidası gelir ve tekrar kapıya varır. Aynı durum tekrarlanır, yine Hak’tan dön nidası gelince üçüncü defa kapıyı çalar. Kim o denince, “seyyidu’l-kavm hâdimu’l-fukarâyım”(116) diye cevap verir. Kırklar, “merhaba merhaba, ehlen ve sehlen hoş geldin, gelmekligin mübarek olsun,” derler. Hz. Peygamber “ya mufettiha’l-ebvâb iftah lena hayra’l-bâb”(117) bismillah diyerek sağ ayağıyla içeri girer ve içeride otuz dokuz sahabenin olduğunu görür. İçlerinden Selman-ı Farisi dışarıda parsaya gitmiştir. İçlerinde Hz. Ali’nin de bulunduğu kırklar, Hz. Muhammed’i gördüklerinde ayağa kalkarlar ve yer gösterirler. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturur fakat o zaman yanındakinin Ali olduğunu bilmemektedir. “Siz kimsiniz, size kim derler?” diye sorar. “Biz kırklarız, bize cehelten derler, cümlemizin gönlü birdir, birimiz neyse hepimiz oyuz,” derler. Hz. Muhammed, “Nasıl?” diye sorunca, “birimizden kan aksa, cümlemizden kan akar” derler ve Hz. Ali koluna neşter vurarak kanatınca hepsinden kan gelir hatta dışarıda bulunan Selman’ın kanı bile içeri akar. Hz. Ali kolunu bağlayınca hepsinin kanaması da durur. Bu arada Selman-ı Farisi parsadan bir üzüm/engür tanesiyle gelir. Kırklar, “Ey fakirlerin hizmetçisi (hâdimu’l-fukarâ)! Bu üzüm tanesini aramızda paylaştır” derler. Hz.
Peygamber bir üzüm tanesini kırk kişiye nasıl paylaştıracağını düşünürken Cebrail, Allah’ın emriyle cennetten nurlu bir tabak getirir ve onun önüne koyarak “şerbet eyle ya Muhammed!” der.
Peygamberin bölüşümü nasıl yapacağını merak eden kırklar da birden ortaya çıkan nurdan tabağın farkına varırlar. Hz. Muhammed, tabağın içine su koyarak “sakku’l-kamer” parmaklarıyla üzüm tanesini de ezerek tabağa kor ve böylece kırklara üzümü şerbet olarak sunar. Şerbetten içen kırkların tamamı mest u elest olarak kendilerine degisik bir hal gelir ve oturdukları yerden kalkıp bir kere “Ya Allah!” deyip sema’a dururlar. Kırkların sema’ına Hz. Peygamber de katılır, sema’ ederken imamesi yere düşer, yere düsen imameyi kırklar, kırk parçaya bölüp bellerine tennure olarak bağlarlar.(118)
İmam Cafer Buyruğunda Hz. Muhammed’in Kırklarla tanışması, bazı farklılıklar olmakla birlikte Şeyh Safi Buyruklarıyla paralel, ancak sade bir şekilde betimlenmiştir. Bu farklar şunlardır: Hz. Peygamber Miraç’a gidince yolda bir aslan görmüş, yüzüğünü/hatemini aslanın ağzına vererek Sidretu’l-Munteha’ya ulaşıp dosta vasıl olmuştur. Orada doksan bin kelam söylemiş; otuz bini şeriat olmuş, altmış bini Ali’de sır olmuştur. Hz. Muhammed, Miraç’tan gelirken Mina’da bir kubbe görmüş orada kırklarla tanışmıştır. Parsadan gelen Selman’ın getirdiği üzümü ezip şerbet eylemiş; kırklar içmiş ve cuş etmişler; Peygamber sema’a girmiş basındaki semle düşünce kırk parça olmuş ve Kırklar bunu kuşanmışlardır. Ayrıca Hz. Muhammed, Kırklarla tanıştıktan sonra onlarla sohbet etmiştir. Sohbette; onların pirlerinin Sah-ı Merdan Ali, rehberlerinin Cebrail (a.s.) olduğunu öğrenmiştir.(119) Ayrıca bazı Buyruklarda Hz. Peygamber’in kapıdan içeri girdiğinde gördüğü otuz dokuz kişiden yirmi ikisinin erkek, on yedisinin kadın olduğu bilgisi yer almaktadır.(120)
________________________________
106 Risale-i Şeyh Safi, vr.46b.
107 Gölpınarlı 199, vr.130a.
108 Risale-i Şeyh Safi, vr.24a, 41a; Gölpınarlı 199, vr.131b, 137a.
109 Risale-i Şeyh Safi, vr.49b; Gölpınarlı 199, vr.129b.
110 Risale-i Şeyh Safi, vr.29a.
111 Gölpınarlı 199, vr.130b, 131a, 131b, 132b.
112 Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s.9.
113 Gölpınarlı 199, vr.130a.
114 Gölpınarlı 199, vr.132b.
115 Risâle-i Seyh Safi, vr.49b-50a. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk zamanlar gizlilik içerisinde yürüttügü tebligi sahabeden Erkam b. Erkam’ın evinde yapmıstır. Bu ev İslam tarihinde Dâru’l-Erkâm olarak anılmaktadır.
116 Toplumun efendisi, fukaranın hizmetçisiyim.
117 Ey kapıların açıcısı, bize en iyi kapıyı aç.
118 Gölpınarlı 199, vr.78b-80b; Gökçeler, s.226–232. Bu olay buralarda yeryüzünde olmus gibi anlatılmasına ragmen bu Buyruklarda baska bir yerde Hz.Ali için; “İmdi yedi kat gökleri seyran eyleyen ve Mirac’da Muhammed’e karsı gelen ve yeryüzünde Tanrı’nın Arslanı olan ve erenlerin mürsidi ve kırkların piri Hazret-i Ali…” ifadeleri de kullanılmıstır. Örnek için bkz. Gölpınarlı 199, vr.146a.
119 Aytekin, s.7–9; Hafik _mam Cafer, vr.208a-208b.
120 Aytekin-Maras, s.155–159; Bozkurt, s.7–11.
0 Yorumlar