SALUR KAZANIN EVİNİN YAĞMALANDIĞININ DESTANIN I ANLATIR
Bir gün Ulaş oğlu, yırtıcı kuşun yavrusu, yoksulların kimsesizlerin umudu, Amit Suyunun aslanı, Karacuğun kaplanı, konur atın sahibi, Han Uruz’un babası, Bayındır Hânın güveyisi, güçlü Oğuzun devleti, elden ayaktan düşmüş yiğitlerin koruyucusu Salur Kazan yerinden kalkmıştı. Doksan yerde alaca hah, ipek döşemişti. Seksen yerde koca koca kazanlar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kar a gözlü, güzel yüzlü, saçı ardına örülü, göğsü kızıl düğmeli, elleri bileğinden kınalı, parmaklan süslü, dilber kâfir kızları güçlü Oğuz beylerine içki sunup, içiyorlardı. İçip içip Ulaş oğlu Salur Kazan iyice sarhoş olunca diz üstü çöktü: «Ünümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler, yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu, yürüyelim a beyler, av avlayalım kuş kuşlayalım, yaban geyiği yıkalım dönelim otağımıza inelim, yiyelim içelim hoş geçelim» dedi. Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar : «Evet Han Kazan uygundur» dedi. Kar a Göne oğlu Kara Budak : «Ağam Kazan uygundur» dedi. Onlar öyle deyince at ağızlı Aruz Koca iki dizinin üstün e çöktü de: «Ağam kaza n dini bozuk Gürcistan ağzında oturuyorsun, yurdunun üstüne kimi bırakıyorsun?» diye sordu. Kazan: «Üç yüz yiğit ile oğlum Uruz benim evimi korusun» diye buyurdu.
Konur atını çevirdi, sıçrayıp bindi. Alnı akıtmalı aygırına Dündar bindi. Yüğrük demir kır tutturdu, Kazan Beyin kardeşi Kara Göne bindi. Beyaz küheylânını çektirdi, Bayındır Hanın düşmanını yenen Şir Şemseddin bindi. Parasan Bayburt Hisarından fırlayıp uçan Beyrek boz aygırına bindi. Saymağa kalksam tükenmez en güçlü Oğuz Beyleri bindi, Ala Dağa av alayı ava çıktı.
Kâfirin casusu casusladı, vardı kâfirlerin azgını Şökli Melike haber verdi. Yedi bin kaftanının ardı yırtmaçlı, yarısından kara saçlı, dini bozuk, din düşmanı alaca atlı kâfir bindi, dört nala saldırdı, gece yarısında Kazan Beyin yurduna geldi. Altın otağlarını kâfirler yıktılar. Kaza benzer kızı gelini ağlatıp sızlattılar. Tavla tavla şahbaz atlarına bindiler. Katar katar kızıl develerini yedekte çektiler Zengin hazinesini, bol akçesini yağmaladılar. Kırk ince belli kız ile boyu uzun Burla Hatun esir gitti. Kazan Beyin kocalmış anası kara deve boynunda asılı gitti. Han Kazanın oğlu Uruz Bey üç yüz yiğiti ile eli bağlı, boynu bağlı gitti. Eylik Koca Oğlu Sa n Kulmaş, Kazan beyin evi üzerine şehit oldu. Kazanın bu işlerden haberi yok.
Kâfir: «Beyler, Kazanın tavla tavla koç atlarına binmişiz, altın akçasını yağmalamışız, kırk yiğit ile oğlu Uruzu esir etmişiz, katar katar develerini yedekte çekmişiz, kırk ince belli kız ile Kazanın sevgili kansını tutmuşuz, bu acılan biz Kazana vermişiz» dedi. Kâfirin biri der: «Kazan Beye daha yapacağımız var.» Şökli Melik: «Bre asilzade ne kaldı?» diye «ordu. Kâfir: «Kazanın Kapulu Derbendinde onbin koyunu vardır, şu koyunları da getirsek Kazana büyük bir acı daha vermiş olurduk» dedi. Şökli Melik: «Altı yüz kişi varsın, koyunu getirsin» dedi.
Altı yüz kâfir atlandı, koyunun üzerine dört nala gitti.
Kâfirin casusu casusladı, vardı kâfirlerin azgını Şökli Melike haber verdi. Yedi bin kaftanının ardı yırtmaçlı, yarısından kara saçlı, dini bozuk, din düşmanı alaca atlı kâfir bindi, dört nala saldırdı, gece yarısında Kazan Beyin yurduna geldi. Altın otağlarını kâfirler yıktılar. Kaza benzer kızı gelini ağlatıp sızlattılar. Tavla tavla şahbaz atlarına bindiler. Katar katar kızıl develerini yedekte çektiler Zengin hazinesini, bol akçesini yağmaladılar. Kırk ince belli kız ile boyu uzun Burla Hatun esir gitti. Kazan Beyin kocalmış anası kara deve boynunda asılı gitti. Han Kazanın oğlu Uruz Bey üç yüz yiğiti ile eli bağlı, boynu bağlı gitti. Eylik Koca Oğlu Sa n Kulmaş, Kazan beyin evi üzerine şehit oldu. Kazanın bu işlerden haberi yok.
Kâfir: «Beyler, Kazanın tavla tavla koç atlarına binmişiz, altın akçasını yağmalamışız, kırk yiğit ile oğlu Uruzu esir etmişiz, katar katar develerini yedekte çekmişiz, kırk ince belli kız ile Kazanın sevgili kansını tutmuşuz, bu acılan biz Kazana vermişiz» dedi. Kâfirin biri der: «Kazan Beye daha yapacağımız var.» Şökli Melik: «Bre asilzade ne kaldı?» diye «ordu. Kâfir: «Kazanın Kapulu Derbendinde onbin koyunu vardır, şu koyunları da getirsek Kazana büyük bir acı daha vermiş olurduk» dedi. Şökli Melik: «Altı yüz kişi varsın, koyunu getirsin» dedi.
Altı yüz kâfir atlandı, koyunun üzerine dört nala gitti.
Gece yatarken Karacuk Çoban kara kaygılı düş gördü. Düşünde sıçradı ayağa kalktı. Kıyan Gücün, Demir Gücü adında iki kardeşi var idi, onları yanına aldı. Ağılın kapısını berketti. Üç yerde tepe gibi taş yığdı. Alaca kollu sapanını eline aldı.
Ansızın Karacuk Çobanın üzerine altı yüz kâfir yüklendi. Kâfir der:
Ansızın Karacuk Çobanın üzerine altı yüz kâfir yüklendi. Kâfir der:
Karanlık akşam olunca kaygılı çoban
Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban
Sütü, peyniri bol kaymaklı çoban
Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban
Sütü, peyniri bol kaymaklı çoban
Kazan Beyin penceresi altın otağlarını biz yıkmışız, tavla tavla koç atlarına biz binmişiz, katar katar kızıl devesini biz yedekte çekmişiz, kocalmış anasını biz getirmişiz, zengin hazinesini, bol akçasını biz yağmalamışız, kaza benzer kızı gelini biz esir etmişiz, kırk yiğidi ile Kazanın oğlunu biz getirmişiz, kırk ince belli kız ile Kazanın karısını biz getirmişiz, bre çoban uzağından yakınından beri gel, baş indirip bağır bas, bize selâm ver, öldürmeyelim, Şökli Melike seni itelim, sana Beylik alı verelim.»
Çoban :
Çoban :
«Boş yere konuşma bre itim kâfir
İtim ile bir yalakta bulaşığımı içen azgın kâfir
Altındaki alaca atını ne öğersin
Alaca başlı keçi m kadar gelmez bana
Başındaki tulganı ne öğersin köpek kâfir
Basımdaki börküm kadar gelmez bana
Altmış tutam gönderini n e öğersin lanetlenmiş kâfir
Kızılcık değneğim kadar gelmez bana
Kılıcını ne öğersin bre kâfir
Eğri başlı çomağım kadar gelmez bana
Sadağında doksan okunu ne öğersin bre kâfir
Ala kollu sapanım kadar gelmez bana
Uzağından yakınında beri gel
Yiğitlerin darbesini gör öyle geç»
İtim ile bir yalakta bulaşığımı içen azgın kâfir
Altındaki alaca atını ne öğersin
Alaca başlı keçi m kadar gelmez bana
Başındaki tulganı ne öğersin köpek kâfir
Basımdaki börküm kadar gelmez bana
Altmış tutam gönderini n e öğersin lanetlenmiş kâfir
Kızılcık değneğim kadar gelmez bana
Kılıcını ne öğersin bre kâfir
Eğri başlı çomağım kadar gelmez bana
Sadağında doksan okunu ne öğersin bre kâfir
Ala kollu sapanım kadar gelmez bana
Uzağından yakınında beri gel
Yiğitlerin darbesini gör öyle geç»
O ânda kâfirler at teptiler, ok serptiler.
Yiğitler yiğidi Karacuk Çoban sapanının ayasına taş koydu attı . Birin i atınc a ikisini üçünü yıktı, ikisini atınca üçünü dördünü yıktı. Kâfirlerin gözüne korku düştü. Karacuk Çoban, kâfirin üç yüzünü sapan taşı ile yere serdi. İki kardeşi okla vuruldu, şehit oldu. Çobanın taşı tükendi, koyun demez keçi demez, sapanının ayasına koyar atar, kâfiri yıkar. Kâfirin gözü korktu . Dünya âlem kâfirin başına karanlık oldu; erişip yetişmesin bu çoban bizim hepimizi öldürür mü öldürür dediler, durmayıp kaçtılar .
Yiğitler yiğidi Karacuk Çoban sapanının ayasına taş koydu attı . Birin i atınc a ikisini üçünü yıktı, ikisini atınca üçünü dördünü yıktı. Kâfirlerin gözüne korku düştü. Karacuk Çoban, kâfirin üç yüzünü sapan taşı ile yere serdi. İki kardeşi okla vuruldu, şehit oldu. Çobanın taşı tükendi, koyun demez keçi demez, sapanının ayasına koyar atar, kâfiri yıkar. Kâfirin gözü korktu . Dünya âlem kâfirin başına karanlık oldu; erişip yetişmesin bu çoban bizim hepimizi öldürür mü öldürür dediler, durmayıp kaçtılar .
Çoban şehit olan kardeşlerini Hakka teslim etti, kâfirlerin leşinden bir büyük tepe yığdı; çakmak çakıp ateş yaktı ve kepeneğinden kül yapıp yarasına bastı, yolun kenarına geçip oturdu, ağladı sızladı.
Der: «Salur Kazan, Bey Kazan, ölü müsün diri misin, bu işlerden haberin yok mudur?»
Meğer Hânım o gece güçlü Oğuzun devleti, Bayındır Hânın güveyisi, Ulaş oğlu Salur Kazan kara kaygılı düş gördü. Sıçradı ayağa kalktı: «Bilirmisin kardeşim Kara Göne, düşümde ne göründü? Kara kaygılı bir düş işte… gördüm, yumruğumda çırpınan benim şahin kuşumu ölüyor gördüm; ak otağımın üzerine gökten yıldırım çakıyor gördüm, kuduz kurtlar evimi dişleyip yırtıyor gördüm, kargı gibi kara saçımı uzuyor gördüm, uzanara k gözümü örtüyor gördüm, bileğimden on parmağımı kanda gördüm, ne vakit ki bu düşü gördüm , ondan beri aklımı fikrimi toplayamıyorum, Hân kardaş benim bu düşümü yor bana» dedi. Kara Göne: «Kara bulut dediğin senin devletindir, kar ile yağmur dediğin senin askerindir, saç kaygıdır, kan kötülüktür, geri kalanını yoramam , Allah yorsun» dedi. Böyle söyleyince Kazan : «Benim avımı bozma, askerimi dağıtma, ben bugün konur atı tepiklerim, üç günlük yolu bir günde alırım, öğle olmadan yurdumun üstüne varırım, eğer sağdır esendir, akşam olmadan gene ben sana gelirim, yurdum eğer sağ değilse başınızın çâresine bakın, ben artık gittim» dedi.
Konur atını kamçıladı. Kazan Bey yola düştü. Gele gele yurdunun üzerine geldi. Gördü ki uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış yurtta kalmış. Kazan Bey burada yurt ile haberleşmiş, görelim Hânım ne haberleşmiş:
Der: «Salur Kazan, Bey Kazan, ölü müsün diri misin, bu işlerden haberin yok mudur?»
Meğer Hânım o gece güçlü Oğuzun devleti, Bayındır Hânın güveyisi, Ulaş oğlu Salur Kazan kara kaygılı düş gördü. Sıçradı ayağa kalktı: «Bilirmisin kardeşim Kara Göne, düşümde ne göründü? Kara kaygılı bir düş işte… gördüm, yumruğumda çırpınan benim şahin kuşumu ölüyor gördüm; ak otağımın üzerine gökten yıldırım çakıyor gördüm, kuduz kurtlar evimi dişleyip yırtıyor gördüm, kargı gibi kara saçımı uzuyor gördüm, uzanara k gözümü örtüyor gördüm, bileğimden on parmağımı kanda gördüm, ne vakit ki bu düşü gördüm , ondan beri aklımı fikrimi toplayamıyorum, Hân kardaş benim bu düşümü yor bana» dedi. Kara Göne: «Kara bulut dediğin senin devletindir, kar ile yağmur dediğin senin askerindir, saç kaygıdır, kan kötülüktür, geri kalanını yoramam , Allah yorsun» dedi. Böyle söyleyince Kazan : «Benim avımı bozma, askerimi dağıtma, ben bugün konur atı tepiklerim, üç günlük yolu bir günde alırım, öğle olmadan yurdumun üstüne varırım, eğer sağdır esendir, akşam olmadan gene ben sana gelirim, yurdum eğer sağ değilse başınızın çâresine bakın, ben artık gittim» dedi.
Konur atını kamçıladı. Kazan Bey yola düştü. Gele gele yurdunun üzerine geldi. Gördü ki uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış yurtta kalmış. Kazan Bey burada yurt ile haberleşmiş, görelim Hânım ne haberleşmiş:
Evim obam, benim ortak yurdum
Yaban eşeği ile yaban geyiğine komşu yurdum
Alaca atlı kâfir görmemiş yurdum
Seni düşman nereden dalamış güzel yurdum
Ak otağların dikildiği toprak yalnız
Kocamış anamın oturduğu yer ıssız
Oğlum Uruzun ok attığı tahta hüzünlü
Oğuz Beylerinin at sürdüğü meydan bomboş
Kara mutfaktan arta kalan ocak öksüz
Yaban eşeği ile yaban geyiğine komşu yurdum
Alaca atlı kâfir görmemiş yurdum
Seni düşman nereden dalamış güzel yurdum
Ak otağların dikildiği toprak yalnız
Kocamış anamın oturduğu yer ıssız
Oğlum Uruzun ok attığı tahta hüzünlü
Oğuz Beylerinin at sürdüğü meydan bomboş
Kara mutfaktan arta kalan ocak öksüz
Bu durumu böylece gördüğünde Kazanın kara çekik gözleri kan yaş doldu, kan damarları kaynadı, kara bağrı sarsıldı. Konur atını tepikledi, kâfirin geçtiği yola düştü gitti.
Kazanın önüne bir su geldi. Kazan: «Su Hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim» diye düşündü. Görelim Hânım nice haberleşti:
Kazanın önüne bir su geldi. Kazan: «Su Hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim» diye düşündü. Görelim Hânım nice haberleşti:
Çağnam çağnam kayalardan çıkan su
Kocaman gemileri oynatan su
Hasan ile Hüseyinin özlediği su
Bağı bostanı süsleyen su
Âyişe ile Fâtımanm bakışı su
Şahbaz atların gelip içtiği su
Ak koyunların gelip çevresinde yattığı su
Kocaman gemileri oynatan su
Hasan ile Hüseyinin özlediği su
Bağı bostanı süsleyen su
Âyişe ile Fâtımanm bakışı su
Şahbaz atların gelip içtiği su
Ak koyunların gelip çevresinde yattığı su
Yurdumun haberini bilir misin söyle bana Kara başım kurban olsun suyum sana Susarsan kötü söylerim sana
Su nasıl haber versin? Lâf işte, geçti gitti; bu sefer bir kurda rastladı. «Kurt yüzü kutsaldır, kurt ile bir haberleşeyim» diye düşündü. Görelim Hânım nasıl haberleşti:
Karanlık akşam olunca günü doğan
Kar ile yağmur yağınca er gibi duran
Kara koç atlar gördüğünde kişneştiren
Kızıl deve gördüğünde kükreştiren
Akça koyun gördüğünde kuyruk çarpıp kamçılayan
Yağlıca tekeyi görünce kapıp kaçırıveren
Arkasını vurup berk ağılın ardım söken
Karma toklunun semizini alıp yutan
Kanlı kuyruğunca yüzüp çap çap yutan
Uluması korkunç köpeklere kavga salan
Çakmaklıca çobanları geceleyin koşturan
Yurdumun haberini bilir misin söyle bana
Kara başım kurban olsun kurdum sana
Susarsan lanet ederim sana
Kar ile yağmur yağınca er gibi duran
Kara koç atlar gördüğünde kişneştiren
Kızıl deve gördüğünde kükreştiren
Akça koyun gördüğünde kuyruk çarpıp kamçılayan
Yağlıca tekeyi görünce kapıp kaçırıveren
Arkasını vurup berk ağılın ardım söken
Karma toklunun semizini alıp yutan
Kanlı kuyruğunca yüzüp çap çap yutan
Uluması korkunç köpeklere kavga salan
Çakmaklıca çobanları geceleyin koşturan
Yurdumun haberini bilir misin söyle bana
Kara başım kurban olsun kurdum sana
Susarsan lanet ederim sana
Kurt nasıl haber versin? Kurttan da geçti. Karacuk Çobanın kara köpeği Kazanın karşısına geldi. Kazan kara köpek ile haberleşti, görelim Hânım ne haberleşti:
Karanlık akşam olunca vaf vaf üren
Acı ayran dökülünce çap çap içen
Gece gelen hırsızları korkutan
Korkutarak şama taşıyla ürküten
Yurdumun haberini bilir misin söyle bana
Kara başımın sağlığında iyilikler edeyim köpek sana
Acı ayran dökülünce çap çap içen
Gece gelen hırsızları korkutan
Korkutarak şama taşıyla ürküten
Yurdumun haberini bilir misin söyle bana
Kara başımın sağlığında iyilikler edeyim köpek sana
Köpek nasıl haber versin? Köpek Kazanın atının ayağına çap çap düşer, sin sin sinler. Kazan bir sopa ile köpeği vurdu, köpek çekildi geldiği yola gitti. Kazan köpeği izleyerek Karacuk Çobanın bulunduğu yere geldi. Çobanı gördüğünde haberleşti, görelim Hânım ne haberleşti:
Karanlık akşam olunca kaygılı çoban
Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban
Ünümü anla sözümü dinle
Alaca atlı kara kâfir konduğu yeri yağmalamış
Ak otağım surdan geçmiş gördün mü söyle bana
Kara başım kurban olsun çoban sana
Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban
Ünümü anla sözümü dinle
Alaca atlı kara kâfir konduğu yeri yağmalamış
Ak otağım surdan geçmiş gördün mü söyle bana
Kara başım kurban olsun çoban sana
Çoban
Bre aklı azmış devleti düşmüş
Kara kaygılar başına üşüşmüş
Ölmüş müydün yitmiş miydin a Kazan
Nerde geziyordun neredeydin a Kazan
Bre aklı azmış devleti düşmüş
Kara kaygılar başına üşüşmüş
Ölmüş müydün yitmiş miydin a Kazan
Nerde geziyordun neredeydin a Kazan
Alaca atlı kara kâfir konağını yağmalamış, neyin var neyin yok ise tutsak etmiş; dün, yok önceki gün, evin burdan geçti. Kocamış anan kara deve boynunda asılı geçti. Kırk ince belli kızı ile karıcığın boyu uzun Burla Hatun kâfirlerin önünde ağlayarak surdan geçti. Kırk yiğit ile oğlun Uruz başı açık yalın ayak kâfirlerin yanınca esir gitti. Tavla tavla koç atlarına kâfir binmiş. Katar katar develerini kâfir yedekte çekmiş. Altın akçe, bol hazineni kâfir almış.» diyince Kazan âh etti, aklı başından gitti, dünya âlem gözüne karanlık oldu.
«Ağzın kurusun çoban, dilin çürüsün çoban, Hak Taâlâ senin alnına kara yazsın çoban» dedi. Kazan bey böyle söyleyince Çoban dedi ki:
«Ağzın kurusun çoban, dilin çürüsün çoban, Hak Taâlâ senin alnına kara yazsın çoban» dedi. Kazan bey böyle söyleyince Çoban dedi ki:
«Ne kızıyorsun bana ağam Kazan
Yoksa göğsünde yok mudur iman
Yoksa göğsünde yok mudur iman
Altı yüz kâfir de benim üzerime geldi, iki kardeşim şehit oldu, üç yüz kâfir öldürdüm gazi oldum, ne semiz koyun ne zayıf toklu, senin kapından kâfirlere tek bir koyun vermedim, üç yerden yaralandım, kara başım bunaldı, yalnız kaldım, suçum bu mudur?» Çoban yine der:
Konur atını ver bana
Altmış tutam mızrağını ver bana
Apalaca kalkanını ver bana
Kara polat öz kılıcını ver bana
Sadağında seksen okunu ver bana
Ak kirişli sert yayını ver bana
Kâfire ben vurayım
Yeniden doğanını öldüreyim
Yemin ile alnımın kanını ben sileyim
Ölürsem senin uğruna ben öleyim
Allah Taâlâ kor ise evini ben kurtarayım.
Altmış tutam mızrağını ver bana
Apalaca kalkanını ver bana
Kara polat öz kılıcını ver bana
Sadağında seksen okunu ver bana
Ak kirişli sert yayını ver bana
Kâfire ben vurayım
Yeniden doğanını öldüreyim
Yemin ile alnımın kanını ben sileyim
Ölürsem senin uğruna ben öleyim
Allah Taâlâ kor ise evini ben kurtarayım.
Çobanın bu sözleri Kazan’ın ağırına gitti, tuttu yürüyüverdi. Çoban da Kazanın ardından yetişti. Kazan döndü baktı: «Oğul çoban nereye gidiyorsun?» dedi. Çoban: «Ağam Kazan sen evini almağa gidiyorsun, ben de kardeşimin kanını almağa gidiyorum» dedi. Böyle söyleyince, Kazan: «Oğul çoban karnım açtır, bir şeyin var mıdır yemeğe» dedi. Çoban:
«Evet ağam Kazan, geceden bir kuzu pişirmişimdir, gel bu ağaç dibinde inelim yiyelim» dedi. İndiler, çoban dağarcığı çıkardı, yediler.
Kazan düşündü: «Eğer çoban ile varacak olursam güçlü Oğuz Beyleri benim başıma kakınç olurlar, çoban yanında olmasa Kazan kâfiri yenemezdi derler.» dedi.
Kazan gayret geldi. Çobanı bir ağaca sara sara sıkıca bağladı, kalktı yürüyüverdi. Çobana «Bre Çoban karnın acıkmamışken, gözün kararmamışken bu ağacı koparmağa bak, yoksa seni burda kurtlar kuşlar yer» dedi.
«Evet ağam Kazan, geceden bir kuzu pişirmişimdir, gel bu ağaç dibinde inelim yiyelim» dedi. İndiler, çoban dağarcığı çıkardı, yediler.
Kazan düşündü: «Eğer çoban ile varacak olursam güçlü Oğuz Beyleri benim başıma kakınç olurlar, çoban yanında olmasa Kazan kâfiri yenemezdi derler.» dedi.
Kazan gayret geldi. Çobanı bir ağaca sara sara sıkıca bağladı, kalktı yürüyüverdi. Çobana «Bre Çoban karnın acıkmamışken, gözün kararmamışken bu ağacı koparmağa bak, yoksa seni burda kurtlar kuşlar yer» dedi.
Karaca Çoban zorladı, koca ağacı köküyle kökeniyle kopardı, arkasına aldı. Kazanın ardına düştü . Kazan baktı gördü çoban ağacı arkasına almış geliyor. Kazan der: «Bre çoban bu ağaç ne ağaçtır?» Çoban: «Ağam Kazan bu ağaç o ağaçtır ki sen kâfiri tepelersin, karnın acıkır, ben sana bu ağaç ile yemek pişiririm» dedi. Kazana bu söz hoş geldi. Atından indi, Çobanın ellerini çözdü, alnından bir öptü. «Allah benim evimi kurtaracak olursa seni tavlacı başı eyleyeyim» dedi. İkisi birlikte yola düştüler .
Beri yandan Şökli Melik kâfirlerle şen şakrak yeyip içip oturuyordu. «Beyler biliyor musunuz Kazana nasıl acı çektirmek gerek, boyu uzun Burla Hatununu getirip içki sundurmak gerek» dedi.
Yakınlarında bir yerde Burla Hatun yanında kız ve oğlu Uruz ile kapatılmıştı. Boyu uzun Burla Hatun Şökli Melik’in sözlerini işitti, yüreği yandı, canına ateşler düştü. Kırk ince belli kızın içine girdi, öğüt verdi. «Hanginize yapışırlar, Kazanın Hatunu hanginizdir diye sorarlarsa kırk yerden ses veresiniz» dedi.
Beri yandan Şökli Melik kâfirlerle şen şakrak yeyip içip oturuyordu. «Beyler biliyor musunuz Kazana nasıl acı çektirmek gerek, boyu uzun Burla Hatununu getirip içki sundurmak gerek» dedi.
Yakınlarında bir yerde Burla Hatun yanında kız ve oğlu Uruz ile kapatılmıştı. Boyu uzun Burla Hatun Şökli Melik’in sözlerini işitti, yüreği yandı, canına ateşler düştü. Kırk ince belli kızın içine girdi, öğüt verdi. «Hanginize yapışırlar, Kazanın Hatunu hanginizdir diye sorarlarsa kırk yerden ses veresiniz» dedi.
Şökli Melikten adam geldi: «Kazan Beyin hatunu hanginizdir» dedi. Kırk yerden ses geldi, hangisidir bilmediler.
Kâfirlere haber verdiler:
«Birine yapıştık, kırk yerden ses geldi, bilmedik hangisidir?» dediler.
Kâfir: Bre Kazanın oğlu Uruzu çekin çengele asın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma pişirin kırk Bey kızına iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi odur, alın gelin bize şakilik etsin» dedi. Boyu uzun Burla Hatun bu sözü de duydu; oğlunun yamacına geldi, çağırıp oğluna söyler, görelim Hânım ne söyler.
Kâfirlere haber verdiler:
«Birine yapıştık, kırk yerden ses geldi, bilmedik hangisidir?» dediler.
Kâfir: Bre Kazanın oğlu Uruzu çekin çengele asın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma pişirin kırk Bey kızına iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi odur, alın gelin bize şakilik etsin» dedi. Boyu uzun Burla Hatun bu sözü de duydu; oğlunun yamacına geldi, çağırıp oğluna söyler, görelim Hânım ne söyler.
Oğul oğul ay oğul
Beğim oğul gözüm oğul
Bilir misin neler oldu
Söyleştiler fısıl fısıl
Kâfirin niyetini duydum
Penceresi altın otağımın kabzası oğul
Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
Oğul oğul ay oğlu
Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul
On ay diyince dünyaya getirdiğim oğul
Dolaması altın beşikte beklediğim oğul
Beşiklere beleyip ak südümü emzirdiğim oğul
Kâfirler bu sefer çok kötü düşündüler!
Beğim oğul gözüm oğul
Bilir misin neler oldu
Söyleştiler fısıl fısıl
Kâfirin niyetini duydum
Penceresi altın otağımın kabzası oğul
Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
Oğul oğul ay oğlu
Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul
On ay diyince dünyaya getirdiğim oğul
Dolaması altın beşikte beklediğim oğul
Beşiklere beleyip ak südümü emzirdiğim oğul
Kâfirler bu sefer çok kötü düşündüler!
Kazan oğlu Uruzu hapisten çıkarın, boğazından urgan ile asın, iki küreğinden çengele takın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma edip kırk Bey kızma iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi o Kazanın Hatunudur, çekin döşeğimize getirelim içki sunduralım demişler. Senin etinden oğul yiyeyim mi, yoksa dini bozuk kâfirin döşeğine gireyim mi, baban Kazanın namusuna kara süreyim mi; nicedeyim oğul hey?» dedi.
Uruz:
«Ağzın kurusun ana, dilin çürüsün ana, ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı kalkarak yerimden doğrulaydım, yakan ile boğazından tutaydım, ayağımın altına alaydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, ağzın ile burnundan kan fışkırtaydım, can tatlılığını sana göstereydim, bu nasıl sözdür? Sakın kadın ana benim üzerime gelmeyesin, benim için ağlamayasın bırak beni kadın ana çengele vursunlar, bırak etimden çeksinler kara kavurma etsinler kırk Bey kızının önüne iletsinler, onlar bir yediğinde sen iki ye, seni kâfirler bilmesinler duymasınlar, ta ki dini bozuk kâfirin döşeğine varmayasın, içkisini sunmayasın, babam Kazanın namusuna kara sürmeyesin, sakın» dedi. Oğlu böyle deyince gözünün yaşı boncuk boncuk döküldü. Boyu uzun, beli ince Burla Hatun boynu ile kulağını tuttu düştü, güz elması gibi al yanağını çekti yırttı, kargı gibi kara saçını yoldu.
«Oğul! Oğul!» diyerek inim inim inledi, ağladı: Uruz:
Uruz:
«Ağzın kurusun ana, dilin çürüsün ana, ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı kalkarak yerimden doğrulaydım, yakan ile boğazından tutaydım, ayağımın altına alaydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, ağzın ile burnundan kan fışkırtaydım, can tatlılığını sana göstereydim, bu nasıl sözdür? Sakın kadın ana benim üzerime gelmeyesin, benim için ağlamayasın bırak beni kadın ana çengele vursunlar, bırak etimden çeksinler kara kavurma etsinler kırk Bey kızının önüne iletsinler, onlar bir yediğinde sen iki ye, seni kâfirler bilmesinler duymasınlar, ta ki dini bozuk kâfirin döşeğine varmayasın, içkisini sunmayasın, babam Kazanın namusuna kara sürmeyesin, sakın» dedi. Oğlu böyle deyince gözünün yaşı boncuk boncuk döküldü. Boyu uzun, beli ince Burla Hatun boynu ile kulağını tuttu düştü, güz elması gibi al yanağını çekti yırttı, kargı gibi kara saçını yoldu.
«Oğul! Oğul!» diyerek inim inim inledi, ağladı: Uruz:
«Kadın ana karşıma geçip ne böğürüyorsun
Ne bağırırsın ne ağlarsın
Bağrım ile yüreğimi ne dağlarsın
Geçmiş benim günümü ne hatırlarsın
Hey ana arap atlar olan yerde
Bir tayı olmaz mı olur
Kızıl develer olan yerde
Bir deve yavrusu olmaz mı olur
Akça koyunlar olan yerde
Bir kuzucağızı olmaz mı olur
Sen sağ ol kadın ana babam sa ğ olsun
Bir benim gibi oğul bulunmaz mı?»
Ne bağırırsın ne ağlarsın
Bağrım ile yüreğimi ne dağlarsın
Geçmiş benim günümü ne hatırlarsın
Hey ana arap atlar olan yerde
Bir tayı olmaz mı olur
Kızıl develer olan yerde
Bir deve yavrusu olmaz mı olur
Akça koyunlar olan yerde
Bir kuzucağızı olmaz mı olur
Sen sağ ol kadın ana babam sa ğ olsun
Bir benim gibi oğul bulunmaz mı?»
dedi. Böyle deyince anasının kararı kalmadı, yürüyü verdi, kırk ince belli kızın içine girdi.
Kâfirler Uruzu alıp kesim çengelinin dibine getirdiler. Uruz:
Kâfirler Uruzu alıp kesim çengelinin dibine getirdiler. Uruz:
Bre kâfir aman
Tanrının birliğine yoktur güman
Tanrının birliğine yoktur güman
«Bırakın beni, bu ağaç ile söyleşeyim» dedi. Çağırıp ağaca söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Ağaç ağaç der isem sana üzülme ağaç
Mekke ile Medinenin kapısı ağaç
Musa Kelimin asası ağaç
Büyük büyük surların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerin gemisi ağaç
Erlerin şahı Alinin Düldülünün eyeri ağaç
Zülfikârın kını ile kabzası ağaç
Şah Hasan ile Hüseyinin beşiği ağaç
Erin de avradın da korkusu ağaç
Başına doğru bakar olsam başsız ağaç
Dibine doğru baksam dibsiz ağaç
Beni sana asacaklar, taşıyamaz ol…
Taşırsan, dalın kopmazsa yiğitliğimin âhı seni tuk sun ağaç
Bizim elde olmalıydın ağaç
Kara Hindu kullarıma buyuraydım
Seni parça parça doğruyalardı ağaç
Mekke ile Medinenin kapısı ağaç
Musa Kelimin asası ağaç
Büyük büyük surların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerin gemisi ağaç
Erlerin şahı Alinin Düldülünün eyeri ağaç
Zülfikârın kını ile kabzası ağaç
Şah Hasan ile Hüseyinin beşiği ağaç
Erin de avradın da korkusu ağaç
Başına doğru bakar olsam başsız ağaç
Dibine doğru baksam dibsiz ağaç
Beni sana asacaklar, taşıyamaz ol…
Taşırsan, dalın kopmazsa yiğitliğimin âhı seni tuk sun ağaç
Bizim elde olmalıydın ağaç
Kara Hindu kullarıma buyuraydım
Seni parça parça doğruyalardı ağaç
Sustu; bir daha söyledi:
Tavla tavla bağlanırken atıma yazık
Kardeş diye beslerken yoldaşıma yazık
Yumruğumda çırpmırken şahin kuşuma yazık
Koştuğu anda tutan tazıma yazık
Beyliğe doymayan kendime yazık
Yiğitlikten usanmayan canıma yazık.
Kardeş diye beslerken yoldaşıma yazık
Yumruğumda çırpmırken şahin kuşuma yazık
Koştuğu anda tutan tazıma yazık
Beyliğe doymayan kendime yazık
Yiğitlikten usanmayan canıma yazık.
Deyip yüzünü Hakka döndürdü Yüce Peygamberden yardım diledi; ağladı. Yumru yumru göz yaşı döküp ağladı, yanık ciğerciğini dağladı.
Bu sırada sultanım, Salur Kazan ile Karacuk Çoban dört nala yetişti. Çobanın sapanının ayası, üç yaşında dana derisinden yapılma idi; sapanın kolları üç keçinin kıllarından örülmüş idi; çatlayıcısı bir keçinin kılından örülmüştü..
Her atışta on iki batman (Bir batman 8 kg.dır.) taş atardı. Attığı taş yere düşmezdi, yere dahi düşse toz gibi savrulurdu, ocak gibi oyulurdu. Taşın düştüğü yerin otu üç yıl bitmezdi. Semiz koyun zayıf toklu bayırda kalsa, kurt gelip yemezdi sapanının korkusundan. Öyle olunca sultanım, Karacuk Çoban sapan çatlattı, dünya âlem kâfirin gözüne karanlık oldu. Kazan «Karacuk Çoban anamı kâfirden dileyeyim, at ayağı altında kalmasın» dedi. At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan kâfire çağırıp söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Bu sırada sultanım, Salur Kazan ile Karacuk Çoban dört nala yetişti. Çobanın sapanının ayası, üç yaşında dana derisinden yapılma idi; sapanın kolları üç keçinin kıllarından örülmüş idi; çatlayıcısı bir keçinin kılından örülmüştü..
Her atışta on iki batman (Bir batman 8 kg.dır.) taş atardı. Attığı taş yere düşmezdi, yere dahi düşse toz gibi savrulurdu, ocak gibi oyulurdu. Taşın düştüğü yerin otu üç yıl bitmezdi. Semiz koyun zayıf toklu bayırda kalsa, kurt gelip yemezdi sapanının korkusundan. Öyle olunca sultanım, Karacuk Çoban sapan çatlattı, dünya âlem kâfirin gözüne karanlık oldu. Kazan «Karacuk Çoban anamı kâfirden dileyeyim, at ayağı altında kalmasın» dedi. At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan kâfire çağırıp söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Bre Şökli Melik
Penceresi altın otağlarımı getirmişsin
Sana gölge olsun
Ağır hâzinemi bol akçemi getirmişsin
Sana harçlık olsun
Kırk ince belli kız ile Burla Hatunu getirmişsin
Sana esir olsun
Kırk yiğit ile oğlum
Uruzu getirmişsin
Kulun olsun
Tavla tavla koç atlarımı getirmişsin
Sana binek olsun
Katar katar develerimi getirmişsin
Sana kervan olsun
Kocamış anamı getirmişsin
Bre kâfir ak sütünü içtiğim örme saçlı anamı ver bana
Savaşmadan vuruşmadan çekileyim
Geri döneyim gideyim bunu böyle bil
Penceresi altın otağlarımı getirmişsin
Sana gölge olsun
Ağır hâzinemi bol akçemi getirmişsin
Sana harçlık olsun
Kırk ince belli kız ile Burla Hatunu getirmişsin
Sana esir olsun
Kırk yiğit ile oğlum
Uruzu getirmişsin
Kulun olsun
Tavla tavla koç atlarımı getirmişsin
Sana binek olsun
Katar katar develerimi getirmişsin
Sana kervan olsun
Kocamış anamı getirmişsin
Bre kâfir ak sütünü içtiğim örme saçlı anamı ver bana
Savaşmadan vuruşmadan çekileyim
Geri döneyim gideyim bunu böyle bil
Kâfirler cevap verdiler:
«Bre Kazan
Penceresi altın otağını getirmişsiz
Bizimdir
Kırk ince belli kız ile
Boyu uzun Burla Hatunu getirmişiz
Bizimdir
Tavla tavla koç atlarını
Katar katar develerini getirmişiz
Bizimdir
Kocamış ananı getirmişiz
Bizimdir
Sana vermeyiz,
Yayhat Keşiş oğluna veririz,
Yayhat Keşiş oğlundan oğlu doğar, biz onu sana hasım koruz» dediler. Çoban hiddetlendi, dudakları kabardı:
Penceresi altın otağını getirmişsiz
Bizimdir
Kırk ince belli kız ile
Boyu uzun Burla Hatunu getirmişiz
Bizimdir
Tavla tavla koç atlarını
Katar katar develerini getirmişiz
Bizimdir
Kocamış ananı getirmişiz
Bizimdir
Sana vermeyiz,
Yayhat Keşiş oğluna veririz,
Yayhat Keşiş oğlundan oğlu doğar, biz onu sana hasım koruz» dediler. Çoban hiddetlendi, dudakları kabardı:
Bre itim kâfir
Bre dini yok akılsız kâfir
Aklı yok derneksiz kâfir
Karşı yatan karlı kara dağlar yaşlanmıştır otu bitmez
Kanlı kanlı ırmakları kocamıştır suyu gelmez
Şahbaz şahbaz atların beli bükülmüştür tay vermez
Kızım kızıl develer çökmüştür yavru vermez
Bre kâfir
Kazan Beyin anası iki büklümdür oğul vermez dölünü almaktan sefan var ise Şökli Melik, kara gözlü kızın var ise, getir Kazana ver, bre kâfir senin kızından oğlu doğsun, siz onu Kazan Beğe hasım kovasınız» dedi.
Bre dini yok akılsız kâfir
Aklı yok derneksiz kâfir
Karşı yatan karlı kara dağlar yaşlanmıştır otu bitmez
Kanlı kanlı ırmakları kocamıştır suyu gelmez
Şahbaz şahbaz atların beli bükülmüştür tay vermez
Kızım kızıl develer çökmüştür yavru vermez
Bre kâfir
Kazan Beyin anası iki büklümdür oğul vermez dölünü almaktan sefan var ise Şökli Melik, kara gözlü kızın var ise, getir Kazana ver, bre kâfir senin kızından oğlu doğsun, siz onu Kazan Beğe hasım kovasınız» dedi.
Bu sırada güçlü Oğuz Beyleri yetişti. Hânım görelim kimler yetişti: Kara Dere ağzında doğmuş, kara deve derisinden beşiğinin örtüsü olan öfkesi tutunca kara taşı kül eyleyen, bıyığını ensesinde yedi yerden düğümleyen, yiğitler ejderhası, Kazan Beyin kardeşi Kara Göne dört nala yetişti.
«Çal kılıcını kardaş Kazan yettim!» dedi.
«Çal kılıcını kardaş Kazan yettim!» dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Demir Kapı Derbendindeki demir kapıyı tepip alan, altmış tutam alaca gönderinin ucunda er böğürten, Kazan gibi bir yenilmez yiğidi üç kere attan düşüren Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar dörtnala yetişti: «Çal kılıcını ağam Kazan yettim!» dedi.
Bunun ardınca Hânım görelim kimler yetişti: Hemid ile Merdin kalesini tepip yıkan, demir yaylı Kapçak Melike kan kusturan, gelerek Kazanın kızını erlik ile alan, Oğuzun ak sakallı ihtiyarlarının görünce o yiğidi baş tacı ettiği, al ipekten şalvarlı, atı yanar döner püsküllü Kara Göne oğlu Kara Budak dört nala yetişti. «Çal kıkcını ağam Kazan yettim» dedi.
Bunun ardınca görelim Hânım kimler yetişti: Aklına esince Bayındır Hanın düşmanını bastıran, altmış bin kâfire kan kusturan, ak boz atının yelesi üstünde kar durduran, Gaflet Koca oğlu Şîr Şemseddin dört nala yetişti, «Çal kılıcını ağam Kazan, yettim!» dedi.
Bunun ardına Hânım görelim kimler yetişti: Yaban horozu gibi çalımlı, kartal hünerli, sıvama gümüşten kırma kumaş, kulağı altın küpeli, yenilmez Oğuz Beylerini bir bir atından yıkıcı, Kazdık Koca oğlu Bey Yigenek dört nala yetişti: «Çal kılıcını ağam Kazan, yettim!» dedi.
Bunun ardınca görelim Hânım kimler yetişti: Parasarın Bayburt Hisarından fırladığı anda uçan, apalaca gerdeğine karşı gelen, yedi kızın umudu, güçlü Oğuz Beylerinin imrencesi, Kazan Beyin sağ kolu, boz aygırlı Beyrek dört nala yetişti: «Çal kılıcını, Ağam Kazan yetiştim.» dedi.
Bunun ardınca görelim Hânım kimler yetişti: Altmış toklu derisinden, kürk eylese topuklarım örtmeyen, altı toklu derisinden külah etse kulaklarını örtmeyen, kolu budu irice, uzun baldırları ince, Kazan Beyin dayısı, at ağızlı Aruz Koca dört nala yetişti: «Çal kılıcını beyim Kazan, yettim.» dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Mekke’ye gidip Peygamberin yüzünü gören döndüğünde Oğuzun Sahabesi olan, öfkelenince bıyıklarından kan çıkan, bıyığı kanlı Bügdüz Emen dört nala yetişti. «Çal kılıcını ağam Kazan, yettim» dedi.
Bunun ardınca kimler yetişti: «Kâfirleri it ardına bırakıp horlayan, yurttan çıkıp Aygır Gözler suyunda at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan, Ak Melik Çeşme kızını nikahlayan, Sofu Sandal Melike kan kusturan, kırk cübbe bürünüp otuz yedi kale beyinin dilber kızlarını çalıp bir bir boynunu okşayan, yüzünden dudağından öpen, Eylik Kocaoğlu Alp Eren, dört nala yetişti: «Çal kılıcını ağam Kazan, yettim.» dedi.
Sayılmakla Oğuz Beylerinin sonu gelmez, hep yetiştiler. An sudan abdest aldılar, ak ahnlannı yere kodular, iki rekât namaz kıldılar. Adı güzel Muhammede salâvat getirdiler, düşünmeden kâfire at saldılar, kılıç çaldılar. Gümbür gümbür davullar dövüldü, burması altın tunç borular çalındı. O gün ciğerinde olan er yiğitler belirdi. O gün alçaklar sapa yer gözetti. O gün bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Başlar kesildi top gibi. Şahbaz şahbaz atlar koştu, nalı düştü. Alaca alaca gönderler saplandı. Kara çelik öz kılıçlar çalındı, ağzı düştü. Üç kanatlı kayın oklar atıldı, temreni düştü. Kıyametin bir günü o gün oldu. Bey nökerinden, nöker beyinden aynldı.
Dış Oğuz beyleri ile Deh Dündar sağdan vurdu. Cilasun yiğitlerle Kara Göne oğlu Deli Budak soldan vurdu. İç Oğuz beyleri ile Kazan doğrudan yüklendi, Şökli Melikin üstüne at sürdü, Şökli Meliki böğürderek attan yere düşürdü, derhal karabaşını tutup kesti, parçalayarak alca kanını yeryüzüne döktü. Sağ tarafta Kara Tüken Melike Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar karşı geldi, sağ yanını kılıçladı, yere düşürdü. Sol tarafta Buğacık Melike Kara Göne oğlu Deli Budak karşı geldi, altı dilimli gürz ile tepesine yıldırım gibi vurdu dünya âlem gözüne karanlık oldu, at boynunu kucakladı, yere düştü. Kazan Beyin kardeşi kâfirin tuğu ile sancağını kılıçladı yere düşürdü. Derelerde tepelerde kâfire kırgın girdi leşine kuzgun üşüştü. On iki bin kâfir kılıçtan geçti. Beş yüz Oğuz yiğitleri şehit oldu. Kaçanını Kazan Bey kovalamadı, aman diyenini öldürmedi. Yenilmez Oğuz Beyleri ganimet aldı.
Kazan Bey ordusunu çoluğunu çocuğunu, hazinesini aldı geri döndü. Altın tahtında yine evini dikti. Karacuk Çobanı tavlacı başı eyledi. Yedi gün yedi gece yeme içme oldu. Kırk baş kul ile odalıklardan olma kırk cariye çocuğuna Uruz’un basma hürriyetini verdi. Koç yiğitlere çok ülke verdi; şalvar, cübbe, çuha verdi. Dedem Korkut gelerek destan söyledi, deyiş dedi, bu Oğuz nameyi düzdü koştu, böyle dedi:
Hani dediğim bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Ölümlü dünya kime kaldı
Gelindi gidimli dünya
En son ucu ölümlü dünya
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Ölümlü dünya kime kaldı
Gelindi gidimli dünya
En son ucu ölümlü dünya
Dua edeyim Hanım: Karlı dağların yıkılmasın. Gölgeli ulu ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni kötülere el açtırmasın. Koşar iken ak boz atın tökezlenmesin; Vuruşunca kara Çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca gönderin ufanmasın. Aksakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Son nefeste imandan ayırmasın. Âmin diyenler Tanrının yüzünü görsün. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Allahın verdiği umudu kesilmesin. Derlesin toplasın günahımızı adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna bağışlasın Hânım hey!…
Diğer destanlar
+Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek
+Kazan Bey Oğlu Uruz Bey’in Esir Olması
+Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı
+Beğil Oğlu Emre
+Kazılık Koca Oğlu Yigenek
+ Usun Koca Oğlu Segrek
+Dirse Han Oğlu Boğaç Han
+İç Oğuz’a Dış Oğuz’un Asi Olup Beyreğin Ölmesi
+Salur Kazan Tutsak Olup Oğlu Uruz’u Çıkartması
+Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
+Başat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi