SALUR KAZAN TUTSAK OLUP OĞLU URUZUN ÇIKARDIĞININ DESTANINI ANLATIR
Meğer Hânım Tırabuzan Tekfuru, Beylerbeyi olan Han Kazana bir şahin göndermişti. Bir gece yiyip içip otururken şâhincibaşına: «Bre yarın sabah şahinleri al, biz bize ava gi delim» dedi.
Erkenden bindiler, av yerine vardılar. Gördüler bir sürü kaz duruyor. Kazan şahini bıraktı; yakalayamadı; şahin ha valandı. Gözetlediler, şahin Tornanın Kalesine indi. Kazan pek çok sinirlendi. Şahinin ardına düştü.
Dere tepe aştı kâfir eline geldi. Giderken Kazanın yor gun gözünü uyku bürüdü. Beyler dediler: «Hanım dönelim.» Kazan: «Biraz daha ileri varalım» dedi. Baktı bir kale gördü.
«Beyler gelin yatalım» dedi. Kazanı küçücük ölüm tuttu, uyudu. Meğer Hanım, Oğuz Beyleri yedi gün uyurdu. Onun için küçücük ölüm derlerdi.
Meğer o gün Tornanın Kalesinin Tekfuru ava çıkmıştı. Casus geldi, der: «Bir bölük atlı geldi, içinde Beyleri yattı uyudu.» Tekfur adam gönderdi; «Kim olduğunu anlayın» de di. Gelenler bildi ki bunlar Oğuz yiğitlerindendir. Gelip Tek fura haber verdiler. Tekfur da hemen askerini topladı, bun ların üzerine geldi. Kazanın Beyleri baktılar gördüler ki düşman geliyor. «Kazanı bırakır gidersek evinde bizi kovarlar, en iyisi budur ki burda ölelim» dediler. Kâfiri karşıladılar, cenk ettiler. Kazanın yanındaki yirmi beş Beyini şehit etti ler. Kazanın üzerine düştüler, uyuduğu yerde tuttular, elini ayağını sımsıkı bağladılar, bir arabaya yüklettiler, arabaya sıkıca urganla sardılar. Arabayı çektiler, yürüyüp gittiler.
Giderken araba gıcırtısından Kazan uyandı. Gerindi; bu elindeki urganları hep kopardı. Arabanın üzerine oturdu, elini eline çaldı, kasıla kasıla güldü.
Kâfirler derler: «Ne gülüyorsun?» Kazan: «Bre kâfirler, bu arabayı beşiğim sandım, sizi yamrı yumru dadım lalam sandım» dedi. Neyse, Kazanı getirdiler, Tornanın Kalesinde bir kuyuya bıraktılar. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı koydular. Yemeğini suyunu değirmen taşının deliğinden ve riyorlardı.
Bir gün Tekfurun karısı: «Varayım Kazanı göreyim, na sıl bir insandır ki bunca adamlara meydan okuyormuş» dedi. Hatun gelip zindancıya kapıyı açtırdı. Seslendi: «Kazan Bey nedir hâlin, diriliğin yer altında mı hoştur, yoksa yer yüzün de mi hoştur, hem şimdi ne yiyorsun, ne içiyorsun ve neye bi niyorsun» dedi. Kazan: «Ölülerine yemek verdiğin vakit elle rinden alıyorum, hem ölülerinizin gençlerine biniyorum, yaşlılarını yedekte çekiyorum» dedi. Tekfurun karısı: «Dinin için Kazan Bey, yedi yaşında bir kızcağızım ölmüştür, kerem eyle ona binme» dedi. Kazan: «Ölülerinizde ondan genci yok tur, hep ona biniyorum» dedi. Kadın: «Vay senin, elinden ne yer yüzünde dirimiz ne yer altında ölümüz kurtulurmuş» de di. Geldi Tekfura: «Kerem eyle o Tatarı kuyudan çıkar, kızca ğızın belini koparıyor, yer altında kızcağızıma biniyormuş, diğer ölülerimizi topluyormuş, hep ölülerimiz için verdiği- ; miz yemeği ellerinden çekip alıp yiyormuş, onun elinden ne ölümüz ne dirimiz kurtulurmuş, dinin aşkına o eri kuyudan çıkar» dedi. Tekfur, Beylerini topladı: «Gelin, Kazanı kuyu dan çıkarın, bizi öğsün Oğuzu yersin, ondan sonra yemin etsin bizim memleketimize düşmanlığa gelmesin» dedi.
Vardılar Kazanı kuyudan çıkarıp getirdiler. «And iç ki bizim memleketimize düşmanlığa gelmeyesin, hem bizi öğ Oğuzu yer, seni bırakı verelim var git» dediler. Kazan: «Val- lah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyeyim» de di. «Vallah Kazan iyi and içti» dediler. «Şimdi Kazan Bey, ha di bizi öğ» dediler. Kazan: «Ben yer yüzünde adam öğmem bir adam getirin bineyim, sizi öğeyim» dedi. Vardılar bir er kâfir getirdiler. «Bir eyer, bir gem» dedi; getirdiler. Kâfirin sırtına eyer vurdu, ağzına gem taktı, eyer kayışını çekti. Sıçradı üs tüne bindi. Ökçesini ökçesine vurdu, kaburgasını karnına yapıştırdı. Gemini çekti, ağzını ayırdı. Kâfiri öldürdü, çöktü üzerine oturdu. «Bre kâfirler kopuzumu getirin, sizi öğeyim» dedi. Vardılar kopuzu getirdiler. Eline alıp burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Erkenden bindiler, av yerine vardılar. Gördüler bir sürü kaz duruyor. Kazan şahini bıraktı; yakalayamadı; şahin ha valandı. Gözetlediler, şahin Tornanın Kalesine indi. Kazan pek çok sinirlendi. Şahinin ardına düştü.
Dere tepe aştı kâfir eline geldi. Giderken Kazanın yor gun gözünü uyku bürüdü. Beyler dediler: «Hanım dönelim.» Kazan: «Biraz daha ileri varalım» dedi. Baktı bir kale gördü.
«Beyler gelin yatalım» dedi. Kazanı küçücük ölüm tuttu, uyudu. Meğer Hanım, Oğuz Beyleri yedi gün uyurdu. Onun için küçücük ölüm derlerdi.
Meğer o gün Tornanın Kalesinin Tekfuru ava çıkmıştı. Casus geldi, der: «Bir bölük atlı geldi, içinde Beyleri yattı uyudu.» Tekfur adam gönderdi; «Kim olduğunu anlayın» de di. Gelenler bildi ki bunlar Oğuz yiğitlerindendir. Gelip Tek fura haber verdiler. Tekfur da hemen askerini topladı, bun ların üzerine geldi. Kazanın Beyleri baktılar gördüler ki düşman geliyor. «Kazanı bırakır gidersek evinde bizi kovarlar, en iyisi budur ki burda ölelim» dediler. Kâfiri karşıladılar, cenk ettiler. Kazanın yanındaki yirmi beş Beyini şehit etti ler. Kazanın üzerine düştüler, uyuduğu yerde tuttular, elini ayağını sımsıkı bağladılar, bir arabaya yüklettiler, arabaya sıkıca urganla sardılar. Arabayı çektiler, yürüyüp gittiler.
Giderken araba gıcırtısından Kazan uyandı. Gerindi; bu elindeki urganları hep kopardı. Arabanın üzerine oturdu, elini eline çaldı, kasıla kasıla güldü.
Kâfirler derler: «Ne gülüyorsun?» Kazan: «Bre kâfirler, bu arabayı beşiğim sandım, sizi yamrı yumru dadım lalam sandım» dedi. Neyse, Kazanı getirdiler, Tornanın Kalesinde bir kuyuya bıraktılar. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı koydular. Yemeğini suyunu değirmen taşının deliğinden ve riyorlardı.
Bir gün Tekfurun karısı: «Varayım Kazanı göreyim, na sıl bir insandır ki bunca adamlara meydan okuyormuş» dedi. Hatun gelip zindancıya kapıyı açtırdı. Seslendi: «Kazan Bey nedir hâlin, diriliğin yer altında mı hoştur, yoksa yer yüzün de mi hoştur, hem şimdi ne yiyorsun, ne içiyorsun ve neye bi niyorsun» dedi. Kazan: «Ölülerine yemek verdiğin vakit elle rinden alıyorum, hem ölülerinizin gençlerine biniyorum, yaşlılarını yedekte çekiyorum» dedi. Tekfurun karısı: «Dinin için Kazan Bey, yedi yaşında bir kızcağızım ölmüştür, kerem eyle ona binme» dedi. Kazan: «Ölülerinizde ondan genci yok tur, hep ona biniyorum» dedi. Kadın: «Vay senin, elinden ne yer yüzünde dirimiz ne yer altında ölümüz kurtulurmuş» de di. Geldi Tekfura: «Kerem eyle o Tatarı kuyudan çıkar, kızca ğızın belini koparıyor, yer altında kızcağızıma biniyormuş, diğer ölülerimizi topluyormuş, hep ölülerimiz için verdiği- ; miz yemeği ellerinden çekip alıp yiyormuş, onun elinden ne ölümüz ne dirimiz kurtulurmuş, dinin aşkına o eri kuyudan çıkar» dedi. Tekfur, Beylerini topladı: «Gelin, Kazanı kuyu dan çıkarın, bizi öğsün Oğuzu yersin, ondan sonra yemin etsin bizim memleketimize düşmanlığa gelmesin» dedi.
Vardılar Kazanı kuyudan çıkarıp getirdiler. «And iç ki bizim memleketimize düşmanlığa gelmeyesin, hem bizi öğ Oğuzu yer, seni bırakı verelim var git» dediler. Kazan: «Val- lah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyeyim» de di. «Vallah Kazan iyi and içti» dediler. «Şimdi Kazan Bey, ha di bizi öğ» dediler. Kazan: «Ben yer yüzünde adam öğmem bir adam getirin bineyim, sizi öğeyim» dedi. Vardılar bir er kâfir getirdiler. «Bir eyer, bir gem» dedi; getirdiler. Kâfirin sırtına eyer vurdu, ağzına gem taktı, eyer kayışını çekti. Sıçradı üs tüne bindi. Ökçesini ökçesine vurdu, kaburgasını karnına yapıştırdı. Gemini çekti, ağzını ayırdı. Kâfiri öldürdü, çöktü üzerine oturdu. «Bre kâfirler kopuzumu getirin, sizi öğeyim» dedi. Vardılar kopuzu getirdiler. Eline alıp burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Onbin erden düşman gördümse bu benim payım dedim
Yirmi bin er düşman gördümse koklamadım
Otuz bin er düşman gördümse on saydım
Kırk bin er düşman gördümse gözümü kısıp baktım
Elli bin er gördümse el vermedim
Altmış bin er gördümse söyleşmedim
Seksen bin er gördümse ürpermedim
Doksan bin düşman gördümse kalkıp giyinmedim
Yüz bin er gördümse yüzümü dönmedim
Yüzü dönmez kılıcımı elime aldım
Muhammedin Dini aşkına kılıç vurdum
Ak meydanda yumru başı top gibi kestim
Yine de erim Beyim diye öğünmedim
Öğünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni
Kara kılıcını çal boynuma kes başımı
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Yirmi bin er düşman gördümse koklamadım
Otuz bin er düşman gördümse on saydım
Kırk bin er düşman gördümse gözümü kısıp baktım
Elli bin er gördümse el vermedim
Altmış bin er gördümse söyleşmedim
Seksen bin er gördümse ürpermedim
Doksan bin düşman gördümse kalkıp giyinmedim
Yüz bin er gördümse yüzümü dönmedim
Yüzü dönmez kılıcımı elime aldım
Muhammedin Dini aşkına kılıç vurdum
Ak meydanda yumru başı top gibi kestim
Yine de erim Beyim diye öğünmedim
Öğünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni
Kara kılıcını çal boynuma kes başımı
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Bir deyiş daha söylemiş:
Yüksek yüksek kara dağdan taş yuvarlansa
Kaba ökçemi oyluğumu karşı tutan Kazan eridim
Firavun şişler yükleyip yerden çıksa Kaba ökçem ile bastıran Kazan er idim
Anlı şanlı Beyler oğlu kavga kılsa Kamçı vurup dindiren Kazan er idim
Yüce dağları duman tutsa
Kapkara sis deli kopsa
Küheylân atımın kulağı görünmez olsa
Yiğitler kılavuzsuz yol sasırsa
Kılavuzsuz yol başaran Kazan er idim
Yedi başlı ejderhaya yetişip vardım
Heybetinden sol gözüm yaşardı
Hey gözüm dönek gözüm kalleş gözüm
Bir yılandan ne var ki korktun dedim Yine de erim Beyim diye öğünmedim Öğünen erenleri ho ş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Çal kılıcını kes başımı
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Oğuz erenleri dururken seni öğmem yok
Kaba ökçemi oyluğumu karşı tutan Kazan eridim
Firavun şişler yükleyip yerden çıksa Kaba ökçem ile bastıran Kazan er idim
Anlı şanlı Beyler oğlu kavga kılsa Kamçı vurup dindiren Kazan er idim
Yüce dağları duman tutsa
Kapkara sis deli kopsa
Küheylân atımın kulağı görünmez olsa
Yiğitler kılavuzsuz yol sasırsa
Kılavuzsuz yol başaran Kazan er idim
Yedi başlı ejderhaya yetişip vardım
Heybetinden sol gözüm yaşardı
Hey gözüm dönek gözüm kalleş gözüm
Bir yılandan ne var ki korktun dedim Yine de erim Beyim diye öğünmedim Öğünen erenleri ho ş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Çal kılıcını kes başımı
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Oğuz erenleri dururken seni öğmem yok
Kazan burada bir daha söylemiş:
Kuzey yamacından parıldar umman denizinde
Sarp yerlerde yapılmış kâfir şehri
Sağa sola çırpıntı vurur yüzgeçleri
Su dibinde döner deniz kuşları
Tanrı benim diye su dibinde çığrışır âsileri
Düzünü bırakıp tersini okur kızı gelini
Altın aşık oynar Sancıda’nın Beyleri
Sarp yerlerde yapılmış kâfir şehri
Sağa sola çırpıntı vurur yüzgeçleri
Su dibinde döner deniz kuşları
Tanrı benim diye su dibinde çığrışır âsileri
Düzünü bırakıp tersini okur kızı gelini
Altın aşık oynar Sancıda’nın Beyleri
Altı defa Oğuz vardı alamadı
O kaleye altı yiğitle ben Kazan vardım
Altı güne koymadım onu aldım
Kilisesini yıkıp mescit yaptım ezan okuttum
Kızını gelinini ak göğsümde oynattım
Beylerini kul ettim
Yine de erim
Beyim diye öğünmedim
Öğünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
O kaleye altı yiğitle ben Kazan vardım
Altı güne koymadım onu aldım
Kilisesini yıkıp mescit yaptım ezan okuttum
Kızını gelinini ak göğsümde oynattım
Beylerini kul ettim
Yine de erim
Beyim diye öğünmedim
Öğünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Kazan yine söylemiş:
Yamaç ağıllardan döndürdüğüm bre kâfir senin baban
Şakağına imrendiğim senin kızın gelinin
Akça Kale Sürmelide at oynattım
At ile Karun Eline baskın yaptım
Ak Hisar Kalesinin burcunu yıktım
Ak akçe getirdiler puldur dedim
Kızıl altın getirdiler bakırdır dedim
Ala gözlü kızını gelinini getirdiler aldanma dim
Kilisesini yıktım mescit yaptım
Altını gümüşü yağmalattım
Yine de erim
Beyim diye öğünmedim
Öğünenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Seni övmem yok
Şakağına imrendiğim senin kızın gelinin
Akça Kale Sürmelide at oynattım
At ile Karun Eline baskın yaptım
Ak Hisar Kalesinin burcunu yıktım
Ak akçe getirdiler puldur dedim
Kızıl altın getirdiler bakırdır dedim
Ala gözlü kızını gelinini getirdiler aldanma dim
Kilisesini yıktım mescit yaptım
Altını gümüşü yağmalattım
Yine de erim
Beyim diye öğünmedim
Öğünenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Seni övmem yok
Kazan Bey burada bir daha söylemiş:
Ak kayanın kaplanının erkeğinde bir köküm var
Güney yamaçlarda sizin geyiklerinizi durdurma ya
Ak sazın aslanında bir köküm var
Kaz alacası kısrak sürüsünü sıçratmaya
Sabırsız Kurt eniklerinin erkeğinde bir kökü m var
Akça yünlü onbin koyununu ürkütmeye
Doğan kuşunun erkeğinde bir köküm var
Ala ördek kara kazını uçurmaya
Kudretli Oğuz Elinde bir oğlum var Uruz adlı
Bir kardeşim var
Kara Güne adlı
Yeniden doğanını diriltmeyeni er
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı yermem yok
Güney yamaçlarda sizin geyiklerinizi durdurma ya
Ak sazın aslanında bir köküm var
Kaz alacası kısrak sürüsünü sıçratmaya
Sabırsız Kurt eniklerinin erkeğinde bir kökü m var
Akça yünlü onbin koyununu ürkütmeye
Doğan kuşunun erkeğinde bir köküm var
Ala ördek kara kazını uçurmaya
Kudretli Oğuz Elinde bir oğlum var Uruz adlı
Bir kardeşim var
Kara Güne adlı
Yeniden doğanını diriltmeyeni er
Eline geçmiş iken bre kâfir öldür beni yitir beni
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı yermem yok
Bir daha söylemiş:
İt gibi çenileyen serkeş hırslı
Küçücük domuz şölenli
Bir torba saman döşekli
Yarım kerpiç yastıklı
Yontma ağaç Tanrılı
Köpeğim kâfir
Küçücük domuz şölenli
Bir torba saman döşekli
Yarım kerpiç yastıklı
Yontma ağaç Tanrılı
Köpeğim kâfir
Oğuzu görür iken seni öğmem yok
Bundan sonra öldürürsen bre kâfir öldür beni
Öldürmezsen Mevlâm korsa öldüreyim kâfir seni
Bundan sonra öldürürsen bre kâfir öldür beni
Öldürmezsen Mevlâm korsa öldüreyim kâfir seni
Kâfirler: «Bu bizi öğmedi, gelin bunu öldürelim» dediler. Kâfir Beyleri toplandılar, geldiler. «Bunun oğlu var, kardeşi var, bunu öldürmek olmaz» dediler. Getirdiler domuz damına hapse attılar.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazanın ölüsünü dirisini kimse bilmedi.
Meğer Hânım Kazanın bir yeniyetme oğlu var idi. Büyüdü yiğitçik oldu. Bir gün ata binip divana gelirken bir kişi:
«Sen Han Kazanın oğlu değil misin?» dedi. Uruz kızdı: «Bre sersem benim babam Bayındır Han değil midir?» «Yok, o ananın babasıdır, senin dedendir.» Uruz: «Bre ya benim ba bam ölü müdür diri midir?» dedi. «Diridir, Tornanın Kalesin de esirdir.» Böyle deyince oğlan ağladı, hüzünlendi. Atını çe virdi geri döndü. Anasına geldi burada anasına söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazanın ölüsünü dirisini kimse bilmedi.
Meğer Hânım Kazanın bir yeniyetme oğlu var idi. Büyüdü yiğitçik oldu. Bir gün ata binip divana gelirken bir kişi:
«Sen Han Kazanın oğlu değil misin?» dedi. Uruz kızdı: «Bre sersem benim babam Bayındır Han değil midir?» «Yok, o ananın babasıdır, senin dedendir.» Uruz: «Bre ya benim ba bam ölü müdür diri midir?» dedi. «Diridir, Tornanın Kalesin de esirdir.» Böyle deyince oğlan ağladı, hüzünlendi. Atını çe virdi geri döndü. Anasına geldi burada anasına söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Bre ana ben Han oğlu değilmişim
Han Kazan oğlu imişim
Bre sersem kızı bunu bana niçin söylemiyordun
Ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı
Kara çelik öz kılıcımı çekeydim
Öfkelenip o güzel başını keseydim
Alca kanını yer yüzüne dökeydim
Han Kazan oğlu imişim
Bre sersem kızı bunu bana niçin söylemiyordun
Ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı
Kara çelik öz kılıcımı çekeydim
Öfkelenip o güzel başını keseydim
Alca kanını yer yüzüne dökeydim
Anası ağladı, «Oğul baban sağdır, amma söylemeğe kor kardım, kâfire varırsın, kendini vurursun paralanırsın, onun için sana söylemiyordum, canım oğul» dedi. «Amma amcana adam gönder, gelsin görelim ne der» dedi.
Adam gönderdi amcasını çağırdı. Geldi. Uruz der: «Ben babamın esir olduğu kaleye gidiyorum» Birlikte konuşup an laştılar. Bütün Beylere haber oldu: «Uruz babasına gidiyor, kılıç, gönder, topuz, gürz kuşanıp gelin» dediler. Asker top landı geldi. Alp Uruz çadırlarını açtırdı, silâhlarını yükletti. Kara Göne asker başı oldu. Boru çaldırıp göçtüler, yola girdiler.
Yol üzerinde kâfirlerin Ayasofyası var idi, keşişler beklerdi. Sarp bir yerde yapılmıştı, kara görünüşlü bir kiliseydi.
Attan inip, manastıra yakın, tüccar elbiseleri giydiler. Bezirgan havasına hüründüler katır ve deve çekip yaklaştı lar. Kâfirler baktılar ki gelenler pek tüccara benzemiyor, ka çıp kaleye girdiler* kapıları kapadılar. Burca çıkıp gelenlere kim olduklarını sordular. Bunlar: «Biz tüccarız» dediler. Kâfirler: «Yalan söylüyorsunuz» diyerek taşa tuttular. Uruz attan indi, dedi ki: «Heyy, babamın altın kadehinden içenler, beni seven attan insin! Kapısınına birer güz vuralım» dedi.
Onaltı yiğit sıçrayıp attan indi. Kalkan tuttu, gürzlerini omuzlarına attılar, kapıya geldiler. Birer birer vurup parça ladılar, içeri girdiler; önlerine çıkanı öldürdüler, kuş uçurt madılar. Mallarını yağmaladılar.
Kâfirlerin bir sığırtmaçları var idi. Gördü ki kaleyi aldı lar, kaçtı Tekfura yardı, kilisenin alındığını haber verdi. «Ne oturuyorsunuz, üzerinize düşman geldi, başınızın çâresine bakın» dedi. Tekfur Beylerini topladı: «Bunlarla nasıl uyuşalım» dedi. Beyler: «Bunun uyuşması odur ki Kazanı çıkaralım, onlarla başbaşa bırakalım» dedi. Bu sözü uygun gördü ler. Vardılar Kazanı çıkarıp Tekfurun önüne getirdiler. Tekfur: «Kazan Bey üzerimize düşman geldi, bu düşmanı üzeri mizden ayırırsan seni salı verelim. Hem haraca uyalım, sen de and iç ki bu bizim memlekete düşmanlığa gelmeyesin!» dedi. Kazan: «Vallah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyelim» dedi. Kâfirler: «Kazan iyi and içti» diye sevindiler. Tekfur askerlerini toplayıp meydana geldi, çadır diktir di. Kâfir asker Kazanın çevresinde toplandı. Kazana zırh ge tirdiler. Kılıç ve mızrak ve topuz ve başka bir sürü cenk aracı getirdiler, giydirip donattılar.
Bu sırada Oğuz yiğitleri alay alay geldi. Gümbür gümbür davullar çalındı. Kazan gördü ki askerin önünde bir ak boz atlı, ak sancaklı sırtı pek demir zırhlı, Oğuzun önünde geldi, çadırım diktirdi, saf bağladı durdu. Onun ardınca Kara Güne geldi, saf bağladı durdu. Hemen burada Kazan atı meydana sürdü, hasım diledi. Bozatlı Beyrek at tepti mey dana girdi. Kazan burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Adam gönderdi amcasını çağırdı. Geldi. Uruz der: «Ben babamın esir olduğu kaleye gidiyorum» Birlikte konuşup an laştılar. Bütün Beylere haber oldu: «Uruz babasına gidiyor, kılıç, gönder, topuz, gürz kuşanıp gelin» dediler. Asker top landı geldi. Alp Uruz çadırlarını açtırdı, silâhlarını yükletti. Kara Göne asker başı oldu. Boru çaldırıp göçtüler, yola girdiler.
Yol üzerinde kâfirlerin Ayasofyası var idi, keşişler beklerdi. Sarp bir yerde yapılmıştı, kara görünüşlü bir kiliseydi.
Attan inip, manastıra yakın, tüccar elbiseleri giydiler. Bezirgan havasına hüründüler katır ve deve çekip yaklaştı lar. Kâfirler baktılar ki gelenler pek tüccara benzemiyor, ka çıp kaleye girdiler* kapıları kapadılar. Burca çıkıp gelenlere kim olduklarını sordular. Bunlar: «Biz tüccarız» dediler. Kâfirler: «Yalan söylüyorsunuz» diyerek taşa tuttular. Uruz attan indi, dedi ki: «Heyy, babamın altın kadehinden içenler, beni seven attan insin! Kapısınına birer güz vuralım» dedi.
Onaltı yiğit sıçrayıp attan indi. Kalkan tuttu, gürzlerini omuzlarına attılar, kapıya geldiler. Birer birer vurup parça ladılar, içeri girdiler; önlerine çıkanı öldürdüler, kuş uçurt madılar. Mallarını yağmaladılar.
Kâfirlerin bir sığırtmaçları var idi. Gördü ki kaleyi aldı lar, kaçtı Tekfura yardı, kilisenin alındığını haber verdi. «Ne oturuyorsunuz, üzerinize düşman geldi, başınızın çâresine bakın» dedi. Tekfur Beylerini topladı: «Bunlarla nasıl uyuşalım» dedi. Beyler: «Bunun uyuşması odur ki Kazanı çıkaralım, onlarla başbaşa bırakalım» dedi. Bu sözü uygun gördü ler. Vardılar Kazanı çıkarıp Tekfurun önüne getirdiler. Tekfur: «Kazan Bey üzerimize düşman geldi, bu düşmanı üzeri mizden ayırırsan seni salı verelim. Hem haraca uyalım, sen de and iç ki bu bizim memlekete düşmanlığa gelmeyesin!» dedi. Kazan: «Vallah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyelim» dedi. Kâfirler: «Kazan iyi and içti» diye sevindiler. Tekfur askerlerini toplayıp meydana geldi, çadır diktir di. Kâfir asker Kazanın çevresinde toplandı. Kazana zırh ge tirdiler. Kılıç ve mızrak ve topuz ve başka bir sürü cenk aracı getirdiler, giydirip donattılar.
Bu sırada Oğuz yiğitleri alay alay geldi. Gümbür gümbür davullar çalındı. Kazan gördü ki askerin önünde bir ak boz atlı, ak sancaklı sırtı pek demir zırhlı, Oğuzun önünde geldi, çadırım diktirdi, saf bağladı durdu. Onun ardınca Kara Güne geldi, saf bağladı durdu. Hemen burada Kazan atı meydana sürdü, hasım diledi. Bozatlı Beyrek at tepti mey dana girdi. Kazan burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:
Kalkıp yerinden doğrulan yiğit ne yiğitsin
Sırtı pek demir zırhını giyen yiğit ne yiğitsin
Adın nedir yiğit söyle bana
Sırtı pek demir zırhını giyen yiğit ne yiğitsin
Adın nedir yiğit söyle bana
Beyrek burada söylemiş:
Bre kâfir sen beni bilmez misin
Parasarın Bayburt Hisarından fırlayıp uçan
Adaklısını başkaları alırken çekip alan
Pay Püre Han oğlu Bamsı Beyrek bana derler
Gel beri bre kâfir dövüşelim
Parasarın Bayburt Hisarından fırlayıp uçan
Adaklısını başkaları alırken çekip alan
Pay Püre Han oğlu Bamsı Beyrek bana derler
Gel beri bre kâfir dövüşelim
Kazan burada bir daha söylemiş: «Bre yiğit, önünce bu askerin bir ak sancaklı alay çıktı, çadırını başkalanndan ön ce dikti, ak boz ata binen o yiğit ne yiğittir, kimin nesidir, yi ğit başın için söyle bana.» Beyrek: «Bre kâfir kimin nesi ola cak, beyimiz Kazanın oğludur» dedi. Kazan gönlünden: «El hamdülillah benim oğulcuğum büyük er olmuş» dedi. Beyrek
«Bre kâfir daha ne kadar onu bunu soracaksın bana?» dedi; Kazan üzerine at sürdü. Altı dilimli gürzünü eline alıp Kaza na vurdu. Kazan kendisini tanıtmadı. Kavradı, Beyreği bile ğinden tuttu, çekti, gürzünü elinden aldı, Beyreğin ensesine bir topuz vurdu. Beyrek atın boynunu kucakladı, çekilip dön dü. Kazan: «Yâ Beyrek, var beyine söyle gelsin» dedi. Bunu gördü, Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren meydana girdi. Kazan burada söylemiş, der:
«Bre kâfir daha ne kadar onu bunu soracaksın bana?» dedi; Kazan üzerine at sürdü. Altı dilimli gürzünü eline alıp Kaza na vurdu. Kazan kendisini tanıtmadı. Kavradı, Beyreği bile ğinden tuttu, çekti, gürzünü elinden aldı, Beyreğin ensesine bir topuz vurdu. Beyrek atın boynunu kucakladı, çekilip dön dü. Kazan: «Yâ Beyrek, var beyine söyle gelsin» dedi. Bunu gördü, Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren meydana girdi. Kazan burada söylemiş, der:
Tan atarken yerinden kalkan yiğit ne yiğitsin
Yüğrük atını oynatarak gelen yiğit ne yiğitsin
Erin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana
Yüğrük atını oynatarak gelen yiğit ne yiğitsin
Erin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana
Dülek Evren der:
Bre kâfir adımı bilmez misim
Kendi kendisine hor bakan memleketten çıkan
Elli yedi kalenin kilidini alan
Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren bana derler.
Kendi kendisine hor bakan memleketten çıkan
Elli yedi kalenin kilidini alan
Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren bana derler.
Mızrağını eline alıp at sürdü. Kazana saplayayım dedi, saplayamadı, öteye geçti, Kazan at tepti, mızrağını çekip elinden aldı, başına vurdu, parça parça oldu. Ufandı. «Bre sersem oğlu, Beyine söyle gelsin!» dedi. O da çekilip döndü.
Kazan yine er diledi. Düzen oğlu Alp Rüstem at tepti meydana girdi. Kazan burada gene söyledi, der:
Kazan yine er diledi. Düzen oğlu Alp Rüstem at tepti meydana girdi. Kazan burada gene söyledi, der:
Kalkıp yerinden doğruluveren
Soylu atına sıçrayıp binen
Ne yiğitsin
Adın nedir söyle bana
Soylu atına sıçrayıp binen
Ne yiğitsin
Adın nedir söyle bana
Alp Rüstem der:
Kalkıp yerinden doğruluveren
İki kardeş bebeği ölümünden yüzü yerde gezen
Düzen oğlu Alp Rüstem bana derler
O da Kazana at sürdü. Yeneyim dedi, yenemedi. Kazan Bey buna da bir darbe vurdu. «Bre budala, var Beyine söyle gelsin» dedi. O da döndü:
Kazan yeniden er diledi. Uruzun gemini amcası Kara Güne tutmuştu. Çekti ansızın elinden aldı, kılıcı sıyırdı ba basının üzerine at sürdü. Davrandırmadı, omuzuna kılıç in dirdi. Zırhını kesti, omuzuna dört parmak kadar yara açtı. Alca kanı şırıldadı koynuna indi. Uruz gene döndü ki bir da ha çalsın. Kazan burada seslenip oğluna söyler, görelim Hânım ne söyler:
İki kardeş bebeği ölümünden yüzü yerde gezen
Düzen oğlu Alp Rüstem bana derler
O da Kazana at sürdü. Yeneyim dedi, yenemedi. Kazan Bey buna da bir darbe vurdu. «Bre budala, var Beyine söyle gelsin» dedi. O da döndü:
Kazan yeniden er diledi. Uruzun gemini amcası Kara Güne tutmuştu. Çekti ansızın elinden aldı, kılıcı sıyırdı ba basının üzerine at sürdü. Davrandırmadı, omuzuna kılıç in dirdi. Zırhını kesti, omuzuna dört parmak kadar yara açtı. Alca kanı şırıldadı koynuna indi. Uruz gene döndü ki bir da ha çalsın. Kazan burada seslenip oğluna söyler, görelim Hânım ne söyler:
Kara dağımın yükseği oğul
Buğulu gözlerimin aydını oğul
Alpım Uruz, aslanım Uruz
Ak sakallı babana kıyma oğul
Buğulu gözlerimin aydını oğul
Alpım Uruz, aslanım Uruz
Ak sakallı babana kıyma oğul
Uruzun şefkat damarları kaynadı, kara çekik gözleri kan ya ş doldu. Attan yere indi, babasının elini öptü. Kazan da attan atladı yere indi, oğlunun boynunu öptü, Beyler Ka zan ile oğlunun yanına at sürdüler, çevrelerinde çenber oldu lar. Hepsi attan inip kazanın elini öptüler. Bir arada kâfire at sürdüler, kılıç vurdular. Derelerde tepelerde kâfire kırgın girdi. Kaleyi aldılar. Kilisesini yıkıp mescit yaptılar.
Kanlı kâfirin elinden babasını çekip aldı. Kudretli Oğuz Eline gelip çıktı. Akça yüzlü anasına müjdeci geldi. Kaza benzer kızı gelini Kazana karşıcı çıkıp elini öptüler, ayağına kapandılar. Kazan güzel çimene çadırlar kurdurdu otağ dik tirdi. Yedi gün yedi gece toy düğün edip yeme içme oldu. Dedem Korkut geldi kopuz çaldı, gazi erenlerin başına ne geldi ğini söyledi.
Kanlı kâfirin elinden babasını çekip aldı. Kudretli Oğuz Eline gelip çıktı. Akça yüzlü anasına müjdeci geldi. Kaza benzer kızı gelini Kazana karşıcı çıkıp elini öptüler, ayağına kapandılar. Kazan güzel çimene çadırlar kurdurdu otağ dik tirdi. Yedi gün yedi gece toy düğün edip yeme içme oldu. Dedem Korkut geldi kopuz çaldı, gazi erenlerin başına ne geldi ğini söyledi.
Hani öğdüğünüz Bey erenler
Dûnya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Ölümlü dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Sonucu ölümlü dünya
Dûnya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Ölümlü dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Sonucu ölümlü dünya
Ölüm vakti geldiğinde arı imândan ayırmasın. Mevlâm seni alçaklara el açtırmasın. Beş kelime duâ kıldık, kabul ol sun. Âmin diyenler Tanrının yüzünü görsün. Günâhınızı adı güzel Muhammet Mustafa hürmetine bağışlasın Hânım hey!…